Ana içeriğe atla

Kayıtlar

#hayat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Ikra! Oku!

Okumak bir derya, uçsuz bucaksız bir okyanus, içinde binbir başka dünya ve güzellikler barındıran. Okumak insanın kendi ile hallenmesine vesile olan bir sevda, bir aşk... Okumak bilmedigin dünyalara açılan gizli bir kapı, kapıyı açan bir anahtar. Okumak kazanılan alışkanlıklardan ve insanın içindeki hali olumlu anlamda arttıran bir haslet. Ölü yüreklere bir nevi ab-ı hayat... İnsan alışkanlıklarıyla var olan, alışkanlıklarına binaen değer kazanan Eşref-i mahluktur. N e kadar güzel alışkanlık varsa, karekter o kadar güzeldir. Okumaktan bihaber ne bakışlar huzur verir nede bu yürekler mesken edilir. Okumak sadece eline aldığın çok satanlar listesinde ki romanlardan yada okuduğun bir dergiden ibaret değildir. İnsanı, tabiatı, kainatı, bir yüreğin atışındaki muhabbeti, bakışındaki merhameti okumak. Evvela okumaktan zevk almak. İnsanın bütün tecrübeleri yaşayarak ögrenmesi imkansız, tecrübeleri güzel bir kalemden okumakta, yaşamak kadar öğreticidir. Okumakla h anemizden, bir pen...

Rengini söyle bana...

Hayata baktığın pencereden gördüğün rengini söyle bana! Gece karası mı; asil, sade, renklerin en koyusu, kaşı  kara sevdalı misali içine işleyen bir çift göz mü? Yoksa, kâbuslarının siyahı mı? Yolunu bulamadığın karanlıklarda kaybolma korkusu... Hükmü yok, sevdanın olduğu yerde renk arama, sakın incitecek bir söz söyleme benim  "el-esvad"ıma... Rengini göster bana! Gönlünü açtığında gördüğün siretin sûretindeki gül kırmızısı yanaklar mı? Kadifemsi dokusuyla aklını başından alan tomurcukların yaprakları mı?. Yoksa ateş Kızılı mı; alev alev yanan ,yandıkça kor olan bir kırmızı. Yürek alı, kan kızılı mı? Hükmü yok, aşkın olduğu yerde renk arama ve sakın incitecek bir söz söyleme benim "el-ahmar"ıma.. Rengini söyle bana! Her sabah umutlar üzerine doğan Güneşin boyadığı ekin sarısı mı? İçini ısıtan baharın habercisi. Günün aydınlığı, d oğanın canlanma sebebi mi? Yoksa, ruhun Meleğe teslim olmasından önceki sessizliğinde 'benz'ine vuran veda sarısı m...

Bir varmışın, bir yokmuşu...

Ömrünün bazı geceleri, geçmek bilmeyen uzun saatlerin, olmayacak sabahları gibidir... Çaresizliğini iliklerine kadar hissettiğinde, vazgeçmek isteyip geçemediğinde, nefesinin kesildiginde ve düşünemez hale geldiğinde... Ah o uzun gecelerin ,olmaz zannettiğin  sabahları... Kırılmış ve solmuş yapraklarına inat, dalından kopamayan yaprak misali... Son direnişini  yaşadığın zamanlar. Sonrasındaki geçmişlik, sonbaharın rüzgarına teslim olmuşluk.. Nereye gideceğini bilememe hali. Gitme isteği ağır bastığı halde, gidememe çaresizliği. Çoğalmak yerine, tükenme endişesi. Bilmediğin yollarda el yordamıyla yol alma telaşesi... Dönüm noktaları oldu ve olmaya devam edecek hayatında.. Bir varmış, bir yokmuşun , yokluk evresinde önceki varlık hali... Bazen elinde kalacak tutunduğun dallar, güvendiğin dağlara karlar yağacak... Hep bir bahar yaşayacak değil ya yüreğin, güzlerinde olacak, zemherinde...  Cefaların, cezaların, vedaların olacak vakitsiz. Sonbahara meyledecek...