Ana içeriğe atla

Kayıtlar

#ömür etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Orda Bir Köy Var Uzakta

Dilimde çocukluğuma dair bir türküyle  uyandım bu sabah.  Bu sabah bu türküyü söylerken hissettiklerimi bir sayfaya aktarıp yollamak istedim pulsuz zarfla.  Sen de bilirsin pulsuz zarfın elden ele ulaştırılan mektuplar olduğunu. “Orda bir köy var, uzakta O köy bizim köyümüzdür. Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür.” Herhalde bu türküyü bilmeyen yoktur. O uzaktaki köyde gezmesek de, tozmasak da, kalmasak da o köy bizim köyümüzdür! Böyle söyleyerek büyüdük, büyütüldük ve anladık ki aslında hiç de öyle değil! Gitmek için zaman ayıramadığımız, emek verip görmediğimiz, kalmak için can atmadığımız köy, kasaba sadece sözde bizim oluyor. Bir güzel söz var bizim buralarda. “Kuru kuru gadanı alıyım, takır takır kurban oluyum.” derler, hiç emek vermeden sadece laf kalabalığı yapanlara.  Bizim olduğunu iddia ettiğimiz her şeye emek vermeliyiz, hatıralarımızda yer ayırmalı, bizim olana dair anılar biriktirmeli, biriktirdiklerimizi sevdiklerimizle paylaşmalı...

Bir Vardan Bir Yoka

Ömrümüzün bazı sancılı  geçişleri, bitmeyecek sandığımız uzun gecelerin, olmayacak sabahları gibidir. Çaresizliğimizi iliklerimize kadar hissettiğimizde, vazgeçmek isteyip geçemediğimizde, nefesimiz kesildiğinde ve düşünemez hale geldiğimizde... Ah o uzun gecelerin olmaz zannettiğimiz  sabahları... Sararmış, solmuş yapraklara inat, kırılmış ama kopamamış dal misali... Son direnişi yaşadığımız anlar. Kişiliğimizin bedenimizde tezahür ettiği ve kendini kabul ettirdiği zamanlar. Zaman zaman direnmiş olmak ve sonrasındaki vazgeçmişlik. Kimi zaman da nereye gideceğini bilememe hâli. Bu çalkantılı ruh hali ile gitme isteği ağır bastığı halde, gidememe çaresizliği. Çoğalmak isterken, ruhunu saran tükenmişlik hali. Bilmediğimiz yollarda, el yordamıyla yol almak oluyor işte o vakit hayat... Hissettiklerimiz dönüm noktaları  oluyor ve olmaya devam ediyor. Tam olarak böyle hayat, bazen elimizde kalıyor tutunduğumuz dallar, güvendiğimiz dağlara karlar yağıyor. Hep bir bah...

Bir varmışın, bir yokmuşu...

Ömrünün bazı geceleri, geçmek bilmeyen uzun saatlerin, olmayacak sabahları gibidir... Çaresizliğini iliklerine kadar hissettiğinde, vazgeçmek isteyip geçemediğinde, nefesinin kesildiginde ve düşünemez hale geldiğinde... Ah o uzun gecelerin ,olmaz zannettiğin  sabahları... Kırılmış ve solmuş yapraklarına inat, dalından kopamayan yaprak misali... Son direnişini  yaşadığın zamanlar. Sonrasındaki geçmişlik, sonbaharın rüzgarına teslim olmuşluk.. Nereye gideceğini bilememe hali. Gitme isteği ağır bastığı halde, gidememe çaresizliği. Çoğalmak yerine, tükenme endişesi. Bilmediğin yollarda el yordamıyla yol alma telaşesi... Dönüm noktaları oldu ve olmaya devam edecek hayatında.. Bir varmış, bir yokmuşun , yokluk evresinde önceki varlık hali... Bazen elinde kalacak tutunduğun dallar, güvendiğin dağlara karlar yağacak... Hep bir bahar yaşayacak değil ya yüreğin, güzlerinde olacak, zemherinde...  Cefaların, cezaların, vedaların olacak vakitsiz. Sonbahara meyledecek...