Ana içeriğe atla

Çok Geç Olmadan



Yazmak istiyorum, uzun uzun yazmak... Nereden başlayacağımı bilemediğim halde!

Oysa düşünürken ve kızarken ne de çok şey vardı içimde...

“İnsanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. İnsanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” Diyor P. Auster.

Okudukça beni yaralayan bu sözle mi başlasam, belki de bu sözle bitirmeliydim, onu da bilemiyorum.

Bazen, bilmekten daha güzel bilmemek. Açık bir kapı bırakmak, bilinçlenmek isteyen zihnine ya da ikna olmak isteyen yüreğine...

Bir şans daha vermek kendine, peşin hükümlü olmaktan vazgeçmek ve belki diye sarmak, sarılmak sevdiklerine...

Kendimden eminim, biliyorum ne çok sevdiğimi ama hiçbir zaman emin olamadığım, sevdiğim kadar seviliyor muyum? 

Kırılsam da, dökülsem de asla vazgeçemiyorum.

İşte böyle mevzu derin olunca boğulma ihtimali daha da artıyor ve insan hassasiyetlerinde istediği gibi kulaç atamıyor.

Ne bileyim, belki de kendi deryamda yüzecek kadar cesur değilim.

Yüzleşmekten korktuğum doğrular, etrafında dönüp durduğum dünyalar var.

Günlerce aramasını beklediğim ve aramadığı için üst üste defalarca aradığım ve hâlâ arayacağım insanlar var.

Onlar daha mı az seviyorlar benden, daha mı az özlüyorlar ya da sıra bana gelmiyor mu, bilmiyorum.

Sınırsız sevmenin fütursuzca bekleyişleri kalıyor boy veremediğim derinlerde...

Arıyorum, arıyorum, arıyorum.

Üzülmek de olsa sonucu, sitemimi dile getiriyorum bazen de...

Ne yaşıyorlar, bilmiyorum; nasıl bir dünya telaşı içindeler...

Bildiğim bir şey varsa, süresini bilmediğim bir ömür var önümde ve ben hayatımda değer verdiklerime zaman ayırmaya gayret ediyorum.

Beklemek istemesem de, elimde olmadan yine bekliyorum. “Gönül umduğuna küsermiş,” diyorum kendi kendime...

Ve küsebilmeyi bile güzelleştiriyorum içimde.

Bir gün süremiz dolduğunda, aramadıkları için ben değil, onlar pişman olacaklar, diyorum.

Konu asla yüzeysel, basit bir duygusallıktan ibaret değil!

Sosyal ağlarda fazlasıyla sosyalleşen insanlar olarak, gerçek bağlarda asosyal oluyoruz maalesef.

Kıymet verdiğimiz insanlara beş dakika zaman veremiyoruz.

Zamanla verecek bir şeyimiz de kalmıyor, kalmayacak da.

Önemlilerimizin önüne, önceliklerimiz geçtikçe kaybedeceğiz!

Sevdiklerimizin yüreğinde açacağımız en derin yara, kendimizden mahrum etmek olduğunu anlasak keşke...

Söyleseniz de, söylemeseniz de sizi duyup karşılık veremeyeceği o zamanlar gelmeden, ayrılık zamansız gelip almadan, arayalım sevdiklerimizi.

Ömür geçip giderken, bir yığın keşke kalmasın ardımızda.

Keşke dememek için en sevdiğimiz ve hep ertelediğimiz birini arayarak başlayalım.

“Seven sevdiğine sevdiğini söylesin” diyen bir peygamberin ümmeti olduğumuzu hatırlayalım ve hatırlatalım.

Haydi, uzun zamandır arayamadığımız birini arayıp “Seni Allah için seviyorum” sözleriyle saralım.

İnsan sevmenin büyük bir meziyet olduğunu, vefanın, hoşgörünün, merhametin, yardım sever olmanın bizim olmazsa olmazlarımız olduğunu hatırlayalım.

P. AUSTER ne derse desin, asla birbirimizi sevmekten vazgeçmeyelim.

Selam ve dua ile...

Yorumlar

  1. Çok teşekkür ederim efendim, Kaleminize Yüreğinize sağlık, Selam ve dua ile 🤲

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben teşekkür ediyorum. Dua eder dua beklerim kardeşim

      Sil
  2. Aslında boğulmanıza gerek yok kalp kalbe karşıdır siz seviyorsanız o da seviyodur çok güzel ivdeleyici düşündürücü bir yazıydı daha güzellere diyorum yolunuz açık olsun Allah yar ve yardımcınız olsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Amin. Allah yar ve yardımcımız olsun. Bizi bize, bizi nefsimize bırakmasın. Teşekkür ediyorum yorum için

      Sil
  3. Sınırsız sevmenin fütursuzca bekleyişleri kalıyor boy veremediğim derinlerde...
    Bunu bazen öyle yoğun hissediyorum ki.
    Okumak çok güzeldi teşekkür ediyorum başkanın ⚘️⚘️⚘️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hisleriniz hislerimiz... inşallah birbirine şifa olan insanlardan oluruz. Muhabbetle...

      Sil
  4. "Seven sevdiğine sevdiğini söylesin." Ne güzel bir tavsiye. Sıklıkla yapılmalı.

    YanıtlaSil
  5. İnşallah efendimizin tavsiyelerini hakkıyla yapmak nasip olsun hocam. Teşekkür ediyorum katkinizdan dolayı.

    YanıtlaSil
  6. Kalemine sağlık yine çok doğru yazmışsın seni seviyorum

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rabbimde seni çok sevsin kardeşim, yoldaşım, muhabbetim... okumuş olman çok kıymetli benim için muhabbetle...♡...

      Sil
    2. Rabbimde seni çok sevsin kardeşim, yoldaşım, muhabbetim... okumuş olman çok kıymetli benim için muhabbetle...♡...

      Sil
  7. “İnsanlar asla söyledikleri kadar meşgul değillerdir. İnsanların öncelikleri vardır ve bazen sıra sana gelmez.” Diyor P. Auster.
    Maalesef öyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok canımı yakan bir konu bu... Rabbim sevdiklerimizle muhabbetimizi daim eylesin.

      Sil
  8. "Sevdiklerimizin yüreğinde açacağımız en derin yaranın, kendimizden mahrum etmek olduğunu anlasak keşke..."
    Ne kadar can yakıcı ve ne kadar da doğru.. yüreğinize sağlık ❤

    YanıtlaSil
  9. Teşekkür ediyorum. Umarım yüreklere yara açmayız ve yüreğimiz fazlaca yara almaz. Selam ve dua ile...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne İmtihanlardan Geçtik

Hiç bitmeyecek zannettiğimiz imtihanlardan geçtik ve kim bilir daha ne imtihanlardan geçeceğiz! Çok yorulduğumuz da oldu, çok bunaldığımız da. Uykuya hasret gözlerle sabahladığımız da çok oldu. Kimse kimsenin ne yaşadığını tam anlamıyla bilemez, bilmesin de zaten. Sadece bilmediğini bilerek yaklaşsın. İnsanların yaşamları ve imtihanları hakkında ahkâm kesip niyet okumayı bıraksınlar istiyor insan.  Kalpleriyle bakanlar müstesna ama! Onlar nefesin kesildiğinde görürler, dua koyarlar avuç içine ve sımsıkı sarılırlar. Öyle bir sarılmak ki tüm hüzünlerin parmak uçlarından akıp gittiğini hissedersin. Bir de görmeyenler, bakmayanlar vardır. Bakmazlar, bakmak onların da kalbini yoracaktır çünkü; kolay olanı seçerler ve kendi dünyalarında kendi küçük dertlerini büyütmek için dönüp giderler. Oysa bir tecrübe, yaşanmadan paylaşılarak tecrübe edilebilir. Tecrübe etmek için her şeyi yaşamalı değil. İnsan, insanın hem derdi hem devası... Hiç bitmeyecek zannettiğimiz imtihanlardan ge...

Her Zorlukla Beraber Bir Kolaylık Vardır

 Kişisel gelişimimize kaktı yapan en büyük etkenlerden biri de hayat yolculuğumuzda yaşadığımız zorluklar ve bu zorluklardan aldığımız derslerdir. Zorluklar, bizi düşünmeye, sorgulamaya ve onarıcı çözümler bulmaya teşvik eder. Bir sorunla karşılaştığımızda, bu durum bize dayanıklılık kazandırır ve karakterimizi güçlendirir. Ayrıca zorluklar sayesinde kendi sınırlarımızı keşfederiz. Bu sayede hayal bile edemeyeceğimiz potansiyelimizi ortaya çıkarabiliriz. “Bir derdim var, bin dermana değişmem” sözü, yaşadığımız sıkıntıların, bizim için ne kadar değerli olduğunu ifade eder. Zorluklar, bizi daha güçlü kılar ve hayatta kalma içgüdümüzü etkiler. Sıkıntılar karşısında baş edebilme becerimizi güçlendirir. Zıddı olan rahatlık ise, çoğu zaman insanı tembelleştirir ve onun kişisel gelişimini engeller. Zorluklarla yüzleşmek, gelişimimizin temel yapı taşlarından biridir. Her bir mücadele, bize yeni dersler öğretir ve sınırlarımızı zorlamamıza vesile olur. Hayat boyunca karşımıza çı...

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y...