Duruşumuz Olmalı Son Nefese Kadar
Bir amaç uğruna mücadele etmek, hayatın yalnızca belirli bir dönemine sıkıştırılacak bir görev değildir. Akıl baliğ olan her Müslüman gibi bizler de ömrümüzün sonuna kadar Allah’ın emirlerinden sorumluyuz. Bu sorumluluk, bir bayrak yarışı gibi bir noktadan sonra başkasına devredilecek bir görev de değildir. Zira yarının dünyası, bugünün sorumluluğunu üstlenenlerin gayretleriyle şekillenecektir.
İman yalnızca kalpte taşınan bir inançla değil; elindeki imkânları en iyi şekilde kullanmakla mümkün olur. Merhum Erbakan Hocamızın “İman varsa imkân vardır.” sözü, tam da bunu anlatır. Görmeyeceğimiz bir geleceği en güzel şekilde inşa etmek için çalışmak, Müslüman olarak görevimizdir.
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.”
(Necm Suresi, 39. Ayet)
O hâlde nasıl bir dünya istiyorsak, o uğurda çalışmalıyız. İnsanlık tarihi gösteriyor ki en zor zamanlarda bile umudunu kaybetmeyen, Allah’ın emri doğrultusunda yola çıkanlar; karanlığı delen ve ışığı bugüne taşıyanlar olmuştur. Umutsuzluk bazen yorgunluğun bahanesi olabilir, ama asla mümince bir duruş değildir. Mücadele etmenin tek yolu; her şeye rağmen umudu ve heyecanı diri tutmaktır.
“Sakın Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Allah’ın rahmetinden, kâfirlerden başkası ümit kesmez.”
(Yusuf Suresi, 87. Ayet)
Umudumuzu canlı tutarak hayatımızın dönüm noktalarını anlamla doldurmalıyız. Mezun olmak, evlenmek, iş kurmak, anne olmak, nene olmak… Hayatımızın bu safhaları, gayemizi sona erdirmemeli. Her yeni dönemeçte, asıl hedef olan Allah’ın rızasını yeniden önümüze koymalıyız. Bu durakların hiçbiri, Müslümanlık adına olan sorumluluğumuzu hafifletmez; aksine her biri omzumuza yeni bir sorumluluk yükler.
“Unumu eledim, eleğimi astım” sözü, Allah’ın rızasını hedefleyen bir müminin lügatinde yer bulmamalıdır.
“Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin.” diyen bir peygamberin ümmeti olmak, bunu gerektirir.
Gençleri “geleceğin teminatı” olarak görüp, kendimizi sorumluluktan muaf tutmak için bu ifadeyi bir bahaneye dönüştürmemeliyiz. Gücümüz, tecrübemiz ve imkânlarımız nispetinde Allah yolunda çabalamaya devam etmeliyiz. Eğer biz kabuğumuza çekilir ve dünyaya dalarsak, gençler de daha yolun başında aynı yola yönelir. Çünkü insanlar duymaktan çok, gördüklerini örnek alırlar.
Söz geçicidir; fakat yaşanan örnekler iz bırakır ve kalıcıdır.
O hâlde bizler; gölge değil, yön gösteren, iz bırakan şahsiyetler olmalıyız.
Tıpkı Ahmed Yasin, Seyyid Kutub, Malcolm X, Hasan el-Benna ve Necmettin Erbakan gibi...
Davet yalnızca sözle değil, hâl ile de yapılmalıdır.
Gençlere, çocuklara ve arayış içindeki insanlara en büyük desteği; yaşantımızla, duruşumuzla, ahlâkımızla vermeliyiz. Elde kalan gücümüzle, sabrımızla ve tecrübemizle yol göstermeliyiz. Çünkü bugün attığımız adımlar, yarının yolunu aydınlatacaktır.
Karanlığa sadece lanet okumak yetmez; ışığı yakmak, taşın altına elimizi koymak gerekir.
Çünkü mücadele, öldüğümüzde değil; biz bıraktığımızda biter. İnsanlar ölür, fakat uğruna yaşadıkları davalar ölmez.
Bu yüzden, son nefesimize kadar Allah rızası için çalışmaya devam etmeliyiz.
Rabbim bizleri affetsin ve razı olacağı bir hâl üzere eylesin.
Selam ve dua ile…
Ayşegül Duran
Duruşumuz Olmalı Son Nefese Kadar
YanıtlaSilBir amaç uğruna mücadele etmek, hayatın yalnızca belirli bir dönemine sıkıştırılacak bir görev değildir. Akıl baliğ olan her Müslüman gibi bizler de ömrümüzün sonuna kadar Allah’ın emirlerinden sorumluyuz. Bu sorumluluk, bir bayrak yarışı gibi bir noktadan sonra başkasına devredilecek bir görev de değildir. Zira yarının dünyası, bugünün sorumluluğunu üstlenenlerin gayretleriyle şekillenecektir.
İman yalnızca kalpte taşınan bir inançla değil; elindeki imkânları en iyi şekilde kullanmakla mümkün olur. Merhum Erbakan Hocamızın “İman varsa imkân vardır.” sözü, tam da bunu anlatır. Görmeyeceğimiz bir geleceği en güzel şekilde inşa etmek için çalışmak, Müslüman olarak görevimizdir.
“İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.”
(Necm Suresi, 39. Ayet)
O hâlde nasıl bir dünya istiyorsak, o uğurda çalışmalıyız. İnsanlık tarihi gösteriyor ki en zor zamanlarda bile umudunu kaybetmeyen, Allah’ın emri doğrultusunda yola çıkanlar; karanlığı delen ve ışığı bugüne taşıyanlar olmuştur. Umutsuzluk bazen yorgunluğun bahanesi olabilir, ama asla mümince bir duruş değildir. Mücadele etmenin tek yolu; her şeye rağmen umudu ve heyecanı diri tutmaktır.
“Sakın Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü Allah’ın rahmetinden, kâfirlerden başkası ümit kesmez.”
(Yusuf Suresi, 87. Ayet)
Umudumuzu canlı tutarak hayatımızın dönüm noktalarını anlamla doldurmalıyız. Mezun olmak, evlenmek, iş kurmak, anne olmak, nene olmak… Hayatımızın bu safhaları, gayemizi sona erdirmemeli. Her yeni dönemeçte, asıl hedef olan Allah’ın rızasını yeniden önümüze koymalıyız. Bu durakların hiçbiri, Müslümanlık adına olan sorumluluğumuzu hafifletmez; aksine her biri omzumuza yeni bir sorumluluk yükler.
“Unumu eledim, eleğimi astım” sözü, Allah’ın rızasını hedefleyen bir müminin lügatinde yer bulmamalıdır.
“Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin.” diyen bir peygamberin ümmeti olmak, bunu gerektirir.
Gençleri “geleceğin teminatı” olarak görüp, kendimizi sorumluluktan muaf tutmak için bu ifadeyi bir bahaneye dönüştürmemeliyiz. Gücümüz, tecrübemiz ve imkânlarımız nispetinde Allah yolunda çabalamaya devam etmeliyiz. Eğer biz kabuğumuza çekilir ve dünyaya dalarsak, gençler de daha yolun başında aynı yola yönelir. Çünkü insanlar duymaktan çok, gördüklerini örnek alırlar.
Söz geçicidir; fakat yaşanan örnekler iz bırakır ve kalıcıdır.
O hâlde bizler; gölge değil, yön gösteren, iz bırakan şahsiyetler olmalıyız.
Tıpkı Ahmed Yasin, Seyyid Kutub, Malcolm X, Hasan el-Benna ve Necmettin Erbakan gibi...
Davet yalnızca sözle değil, hâl ile de yapılmalıdır.
Gençlere, çocuklara ve arayış içindeki insanlara en büyük desteği; yaşantımızla, duruşumuzla, ahlâkımızla vermeliyiz. Elde kalan gücümüzle, sabrımızla ve tecrübemizle yol göstermeliyiz. Çünkü bugün attığımız adımlar, yarının yolunu aydınlatacaktır.
Karanlığa sadece lanet okumak yetmez; ışığı yakmak, taşın altına elimizi koymak gerekir.
Çünkü mücadele, öldüğümüzde değil; biz bıraktığımızda biter. İnsanlar ölür, fakat uğruna yaşadıkları davalar ölmez.
Bu yüzden, son nefesimize kadar Allah rızası için çalışmaya devam etmeliyiz.
Rabbim bizleri affetsin ve razı olacağı bir hâl üzere eylesin.
Selam ve dua ile…
Ayşegül Duran
Karanlığa sadece lanet okumak yetmez; ışığı yakmak, taşın altına elimizi koymak gerekir.
YanıtlaSilÇünkü mücadele, öldüğümüzde değil; biz bıraktığımızda biter. İnsanlar ölür, fakat uğruna yaşadıkları davalar ölmez.
Kesinlikle 👏👏👏
Ne güzel bir paylaşım olmuş. İnsanımız bu bilinçte değil pek. İslamı yaşama noktasında eksik olduğumuz gibi herkes evladını yetiştirme konusunda da işi hocalara, Kuran kurslarına vs yıkmış durumda. Oysa ki herkes içinde bulunduğu topluma göre şekilleniyor önce.
YanıtlaSilMücadele etmenin tek yolu; her şeye rağmen umudu ve heyecanı diri tutmaktır. Haklısınız hocam.
YanıtlaSilSelam ve dua ile 🌹 ya mevlam her şeyimiz senin adına senin yoluna senin tarafından olmasını muvaffak eylemeni senden ümid ederim ya rab 🌹🤲🏻
YanıtlaSilKalbinizden kaleminize Akan o sözler Rabbim daim etsin inşallah 🌹🤲🏻 selam ve dua ile inşallah
Zükeyha
Önce Müslüman kardeşime dua eder sonunda kendime dua ederim çünkü Rabbimin rahmeti ve yardımi çok büyüktür bunu bilir ve Ümit ederim 🤲🏻
YanıtlaSil