Ana içeriğe atla

Sevdiklerim Ve Sevmediklerim.



Uzun süren sohbetleri severim. Yaşça büyük olanların yaşanmış hayat hikayelerini dinlemeyi de...

İnsanların derdi ile dertlenenleri severim, bir konuyu kafaya takanları, sorunlara çözüm arayanları, sabahları erken kalkanları ve kalkmayı severim. Vapur sesine katlanırım martıların rüzgâra karşı ahenkle kanat çırpmasını izlemek için. 

Çayı çok severim, kahveyi sevenleri de severim, özellikle muhabbeti kırk yıla yayan insanlarla birlikteysem. 

Sohbet halkalarını severim, derdi insan olan cemiyetleri. Allah rızası için koşturanları, hatim öncesi tövbeyi, sonrasındaki duaları severim.

Vatanımı, bayrağımı, derdi vatan olan insanları severim. Sevdiğim şiirler vardır ne zaman ve nasıl ezberlediğimi bilmediğim, gönlümden geçen şiirler; “mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü” olduğunu anlatan. “Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı” diye haykıran, şairleri de severim.

Başkası için ağlayabilen insanları severim. Kendi küçük dünyasının kabuklarını kırmış, Hz. İbrahim’e su taşıyan karıncayı kendine örnek alan insanları da...

Tarihi okumayı, dinlemeyi, izlemeyi üzerine uzun uzun düşünmeyi severim. Farklı fikirlerde olan insanların birbirinin farkında olmasını da... Yaşama yön veren insanları severim, vaktinden çok işi olanları, komşusunun hatırını sayanları, tanısın tanımasın Allah’ın selamını alıp yayanları...

Yazmayı severim, yaşadıklarımı, yaşayamadıklarımı, yaptıklarımı, yapamadıklarımı... 

Gençlerin gözündeki o ışığı görmeyi severim. Aklına takılan bir konuyu takıntı yapmayanları... 

Sevmeyi tercih edenleri severim. Sebepsiz, nedensiz birilerinin elinden tutmayı ve tutanları... Aramayı severim, kaybolan dostlukları yeniden kurmayı... En zor olan şey vazgeçmektir benim için.

Yama yapmayı, küçük parçaların oluşturduğu büyük bulmacaları severim. Olmayan her şeyin bir oluru olduğunu, başka şekilde, başka yerde değerlendirmek gerekir diye düşünürüm. Uzun uzun yürümeyi severim bir de... Her yürüdüğümde düşünürüm, yolum Mescidi Aksa’ya varsa diye...  Düşünürüm Kudüs’te Filistinli kardeşlerimle özgürce namaza duracağım ânı...

Kuşların ve çocukların özgürce avlusunda koştuğu Aksa'yı...

Uçurtmaların Filistin sokaklarını renklendirdiğini...

Annelerin huzurla çocuklarını kucakladığını, okşadığını, korkusuzca yarına dair hayallerle kundakladığını...

Sevdiğim şeylerin sayısını artırmayı da düşünürüm.

Sevdiğim ve düşündüğüm her şey zıddıyla kaimdir, bunun da farkındayım. Bile isteye seçiyorum sevdiğim her şeyi. 

Dinlemeyen insanları sevmiyorum. Büyük küçük bilmeyen bencilleri. Umursamaz insanlar çok omurgasız geliyor, bunlara katlanamıyorum mesela. Dünyanın çivisi çıkmışken derdi duvardaki eğri çerçeve olanları. Katledilen bebekleri görmek yerine keyfi kaçmasın diye gözlerini kaçıranları...

Kendi için harcayan ama bir ihtiyaç sahibine, Allah versin, diyenleri. Acıyı sadece bir tat olarak bilenleri sevmiyorum. Katledilen bir millet için onlar da şöyle, böyle diyen eğreltileri... Savaş sebebiyle ülkemize sığınan mültecilere defolsun diyen vicdansız, asosyal tellalları sevmiyorum. 

Cennete gitmek isteyen ama ölmek istemeyen insanları... Elini taşın altına koymayan ama bin türlü mazeret uydurup burun kıvıranları da sevmiyorum. Sürekli eleştirip sonuç odaklı olmayanları. Derdi kardeşi olmayanları ve yaşanan bunca acı karşısında kılı kıpırdamayanları. Alıştıkları kahve tadından vazgeçemeyen, kendi dünyasında kendi ile meşgul olanları da sevmiyorum.

Derdimiz katledilen kardeşlerimizken, üzerine tonluk bomba yağan çocuklar varken, kundaktaki bebeğini gömen insanları göre göre bebek partisi yapanları da sevmiyorum. Anlamıyorum, anlamak da istemiyorum. İnsanların nasıl bu kadar bencil ve umursamaz olduğunu...

Şimdi önümde birleştirilmesi imkânsız bin bir bulmaca gibi duran ümmet var! 

Her şeye rağmen kılavuzum, yol gösteren kitabımda rabbimin uyarısı da var. “Eğer gerektiğinde topluca savaşa çıkmazsanız, Allah size acı bir şekilde azap eder ve yerinize sizden başka bir topluluk getirir; sizler bu hususta Allah’a engel olamazsınız. Allah, her şeye gücü yetendir” (Tevbe suresi 39.ayet).

Başlarına getirilmiş kukla yöneticilere rağmen, bütün ülkelerden yüreklerindeki imanla, bu zulme itiraz etmek için sokaklara dökülüyor kardeşlerim. 

İnsani bir duruş sergilemek için rengi, ülkesi, inancı, bayrağı farklı olsa da araya çizilen yapay sınırlara rağmen tek bir varoluş sebebi olan, merhametle birleşen eller var. Rabbim onların yüreklerine de iman nasip etsin.

Umudum baki, Rabbim içimizdeki akılsızlar yüzünden bizi helak etmeyecek. Ümmet olarak Rabbim bize bu zaferi yaşatacak. 

Zafer inananlarındır ve zafer yakındır. 

Ayşegül Duran 

Yorumlar

  1. sevgilerin ve nefretlerinde bir ölçüsünün olması doğaldır.Sevgi ile zıttının arası hiç barışık olmamıştır.Sevgilerinizinde sevmediklerinizinde bir kaynağı var. o kaynak sizi siz yapan kaynak. saygılar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onun razı olacağı şeyleri onun razı olacağı şekilde sevmek ve nefret etmek ne büyük mutluluk. Teşekkür ederim . Dua ile...

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı