Ana içeriğe atla

O GÜN BUGÜNDÜR


Bazı anlar ve bazı zamanlar vardır! Güneş doğmadan önce kuşların hep bir ağızdan ötmeye başladığı ve o karanlıktan kızıllığa, kızıllıktan aydınlığa döndüğü vakit. O vakit renklerin ahengini görmediyseniz çokşey kaybettiğinizi söBazı zamanlarda; öfkenin, hüznün, sabrın, hiç beklenmedik bir zamanda dışa vurduğu o duygu seli, kendine hâkim olamama hali... Ya da şöyle anlatayım, bardağın taştığı o son damla... Buna ağlama krizi diyor bazıları, ben yaşam belirtisi, insan kalma çabası diyorum. Bu hali yaşamadıysanız, yaşadığınızı iddia etmeyin!..Biliyorsunuz büyük büyük dedemiz Sütçü İmam Kahramanmaraş’ın kurtuluş mücadelesini böyle başlatmıştı. Bir kıvılcım bekleyen yüreklere çıra olmuştu Sütçü imamın sabrının taşması; Müslüman hanımın başörtüsünü açmaya çalışan Fransız askerine Sütçü İmam’ın karşı koyması.O zamanlarda, bu zamanlar gibi zulmün zirve yaptığı, at izinin, it izine karıştığı aydınlıktan önceki o zifiri karanlıktı.Sonrasında herkesin safını bulduğu, safların sıklaştığı tek bir amaç ve gaye için birlik olunduğu vakitti. O vakitler sayının bir ehemmiyeti kalmıyordu. Samimi niyet galip geliyordu Allah’ın izniyle.

7 Ekim’in de tam olarak böyle bir zaman olduğunu düşünüyorum ve öyle hissediyorum. 7 Ekim uzun yıllardır esaretin bedelini canları ile ödeyen, zulme ve işkenceye maruz bırakılan ve evlerinden topraklarından sürülen kendi ülkesinde mülteci olan Filistinlilerin tek dayanağı oldu. 7 Ekim, sonucu ne olur diye düşünmeden gereğinin yapıldığı bir itiraz, bir başkaldırı. Bu günü de, anlattığım o bizim kurtuluş günlerden biri olarak kaydettim içime.  Bu zulme karşı bir dur deyiş, bir direniş. Kurtuluşa bir sebep. Ya hep, ya hiç demek!

Ölmekten korkmayan, ölüme meydan okuyan ümmetin imanıyla olan imtihanı...

Her ölüm, binlerce  yaşayan ölünün hayata dönmesine sebep oluyor. Onların bu teslimiyetini gördüğümde içimden avazım çıktığı kadar “madem ölüm tek bir defa gelecek, o da neden Allah için olmasın” diyorum. Bu güneşin doğudan doğup, batıdan batmadığı bir zamana kapı aralanması demek.

Şimdi zulme karşı dünyadaki insanların ayaklanması demek. Büyükten küçüğe Filistinlilerin bu teslim oluşu, bu dünyayı hiçe sayışı ve Allah’a olan teslimiyeti uyuyan Müslümanları da uyandıracak. Ve inanıyorum farkında olan Müslümanların sayısını artıracak. Batılı ülkelerin ve Siyonistlerin nasıl bir zalim olduğunu gördü insanlar. Kendinden başkasını insan olarak görmeyen, aşağılık para babalarının kurdukları oyunlar başlarına yıkılacak. Ve inanıyorum bu tarihten sonra Filistin ve Gazze ile birlikte tüm İslam ülkeleri esaretten kurtulacak. 

Çocuklar tonluk bombalarla ölmeyecek. Yer altının ve üstünün zenginlikleri asıl sahiplerinin olacak.

Filistinli çocuklar da çocukluğunu yaşayacak, bir kurşun delip geçmeyecek körpe bedenini. Kardeşine son nefesinde şehadet getirmeye çalıştırmayacak on yaşındaki abisi. Annelerin feryatları yankılanmayacak semalarda. Siyonistlerin kurduğu planlar başlarına yıkıldığında, öksüz ve yetim kalmayacak çocuklar. Kahrolası Siyonistler ve onların aç köpekleri defolacak İslam ülkelerinden. İslam Birliği ile tüm dünyaya ve dünya insanlarına huzur gelecek. Ne Acem’in Arap’a, ne Arap’ın Acem’e  üstünlüğü olmayacak. Müslümanlık kardeşliği ile kucaklaşacak insanlar.

Filistinliler bu yaşananların bir imtihan olduğunu biliyor. Rabbimizden başka kimseye boyun eğmiyor ve yardım edecek yegâne varlığın Allah olduğunun farkında. Daha önce bizim gibi, Filistin gibi başka İslam ülkeleri de geçti bu imtihandan. Şimdi Filistinli anneler çocuklarını kahraman olarak doğuruyor, kahraman olarak büyütüyor. Daha çocuk olmadan her biri birer mangal yürekli vatan sever oluyor. Bunun için ölüme tebessümle gidiyor. Dertleri oynamak değil kurulan planları bozmak ve vatan toprağını kurtarmak oluyor. Ne zaman ki zora düşse aslına dönüyor insan. Karanlığın sonu aydınlık, kışın sonu bahar oluyor.

Ne zaman rahata erse ve dünyaya meyletse ilk dostu vesvese veren şeytan oluyor. Şeytandan ve şeytanlaşmış insanlardan rabbimize sığınıyoruz.

Ondandır hedef; zafer sarhoşluğu ile rehavete kapılmadan ve özünü yitirmeden yol almak olmalı.

Her işte gayemiz Allah’ın rızası olmalı.


Ayşegül' den...

Yorumlar

  1. Çok güzel ifade etmişsin iç sesim olmuşsun arkadaşim yüreğine sağlık kalemin daima hakkı haykirsin bizim silahımız kalemimiz 👍🥀🥀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Elhamdülillah. Rabbim yüreğimize kuvvet versin. İnandığımız dava üzere şehadet nasip etsin. Muhabbetle...♡

      Sil
  2. Merhabalar.
    Kurtla bir olup kuzuyu yedikten sonra, çobanla oturup kuzuya ağlayanlara ne diyeceğiz?
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İşte tam da Recep beyin dediklerinden dolayı, bir gün Filistin ve Gazze esaretten kurtulur ama ülkemiz sanırım hiçbir zaman gerçeği göremeyecek.

      Sil
    2. Münafık diyeceğiz ve onları rabbim biliyor. Cezalarını hem bu dünyada hem ahirette verecek. Rabbim ümmete birlik, dirlik, beraberlik versin. Selam ve dua ile...

      Sil
  3. Merhabalar.
    Yazınızı tekrar okudum ve yazınızdan aldığım şu alıntıyı aşağıda paylaşıyorum:

    "...İslam Birliği ile tüm dünyaya ve dünya insanlarına huzur gelecek. Ne Acem’in Arap’a, ne Arap’ın Acem’e üstünlüğü olmayacak. Müslümanlık kardeşliği ile kucaklaşacak insanlar. ..."

    Bu temenninize yürekten katılıyor ve amin diyorum, inşAllah diyorum. Ancak, görünen köy kılavuz istemiyor. Şu anda yeryüzündeki İslam ülkelerinin hangisiyle İslam Birliği oluşturulacak? Ben göremiyorum. Çünkü yeryüzündeki tüm İslam ülkeleri bizim ülkemiz de dahil, "kurtla bir olup kuzuyu yiyorlar, sonra çobanla oturup kuzuya ağlıyorlar."

    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  4. Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın; Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Ali imran 103. Ne vakit kuran ahlakı ile ahlaklanir ve nizamı ile yaşarsak o vakit birlik ve beraberlik olacak. Selam üzerinize olsun...

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı