Bu ayki yazımda ülkemin farklı güzelliklerinden bahsetmeyi çok isterdim ama içim paramparça maalesef.
Üst üste iki depremi de yaşamış biri olarak yazıyorum size.
O an yaşadığım tam olarak çaresizlikti. Ne yaşadığımı, canımın nasıl yandığını anlatmam mümkün değil. Çaresizlik, olmak istediğim yerde olamamaktı, yapmak istediğini yapamamaktı, elimden herhangi bir şeyin gelmemesiydi.
Şimdi öyle bir ağlamak geliyor ki içimden, şöyle kimsenin görmediği ıssız bir dağ ardına gitsem ya da bir enkaz altına girsem hıçkıra hıçkıra döksem içimde biriken acıyı, öfkeyi, çaresizliği ama kimse görmese beni…
İsyan etmeden ağlasam uzun uzun. Yüreğimin yangınını gözyaşlarımla söndürebilsem.
Ağlamaktan utanmıyorum tabi ki, ağlayamamaktan, ağlamamaktan utanıyorum.
Ağlamalı, anlamalı ve kabul etmeliyiz yaşadığımız imtihanın ne kadar büyük olduğunu. İmtihanda olduğumuzu bilmek, acımızı daha çabuk kabul etmemizi sağlayacak. Kabul etmek de yaralarımızı sararken daha güçlü kılacak bizi.
Acıyı hisseden hüzünlenir ve duygularını bir şekilde ifade eder. Ne mutlu üzülene, üzülüp dert edinene, bir şeyler yapma derdine düşene. Düştüğü imtihandan silkelenip “ya Allah” diyebilene.
Ne mutlu teslim olana, teslim olup teselli bulana. Teselli bulup Rabb’inin ayetlerine sarılana, ne mutlu.
Devlet olarak, millet olarak, insanlık olarak ağır bir imtihandan geçtik ve geçmeye devam ediyoruz. Yükselen feryatları duymamak, yıkılan her enkazı kaldırmak isteğinin içimizde büyümemesi mümkün değil. Bunca canımız yanarken yas tutmamak imkansız, hepimizin yaşadığı acı kendi içinde büyük.
Evet birçok ülkenin yüz ölçümünden büyük bir alanda, birçok ülkenin nüfusundan daha fazla insan eetkilendiği bir afet yaşadık. Bunun içinde benim memleketim de var. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği, her fırsatta koşa koşa gittiğim baba ocağım da...
Nice anne babalar, nice evlatlar, nice hayaller kaldı o enkazlar altında.
Görülen düşler, bir anda kabusa döndü. Şimdi memleketimin şairleri bu acının üzerine yazacak şiirlerini.
Can bildiklerini toprağa vermek, dostların acısını paylaşmak kolay imtihan değil. İmtihan olduğunu bilmek, aynı acıdan canı yananlarla birlikte, aynı derdi paylaşmak...
Şifa olmak, insan olarak insanlığa… Öyle bir şifa olmak ki aramıza sokulan bütün fitnelerin can çekiştiğini hissetmek, o kucaklaşmayla...
Farklı dertlerin dermanı olmak, aynı duaya el açmak, aynı vakitte omuz omuza saf durmak, musâfaha yapmak uzun uzun...
Bilmem farkında mısınız?
Bundan birkaç sene önce kimimiz yakınlarımıza karşı son görevini yerine getirdi gözyaşları ile, kimimiz de getiremedi. Kimimiz şükretti hâline bir daha kucaklaşabildiği, duyabildiği, görebildiği için, kimimiz fark bile etmedi. Zaman geçiyor imtihanlarımız bitmiyor. Şimdi soğuk yüzünü bile göremiyoruz ve bir mezar taşına bile sarılamıyoruz. Numaralandırmış mezarlardan ibaret sevdiklerimiz.
Oysa daha önce ne basit şeyler için gönül koymuşuz birbirimize. Dinlemeyi, birbirimizi duymayı unutmuşuz.
Dua edelim bu zor imtihan, yüreğimizdeki sevgiyi, kardeşliği artırmamıza vesile olsun. Bölmek isteyenlere inat, kenetlenelim birbirimize.
Ve hatırlayalım; her zorlukla beraber bir kolaylık olduğunu anlayalım ve anlatalım. Anlatalım ki aldığımız dersler birbirimizin yükünü hafifletsin. Dün varlıkla sınayanın bugün yoklukla sınadığını görelim. Allah’ın şah damarımızdan daha yakın olduğunu, bir saniye sonra hepimizin ölecek yaşta olduğunu...
Belki de ne kadar aciz olduğumuzu, hiçbir şeye muktedir olmadığımızı anlamak için bu gerekliydi. Dostu düşmanı görmek için, evimizi kardeşlerimize, sofralarımızı dostlarımıza açmak için belki de böyle bir imtihan gerekiyordu.
Bin nasihatin vermediğini, bir musibet veriyor bazen.
Her şeye rağmen imanımıza sımsıkı sarılacağız ve Allah’tan umut kesmeyeceğiz.
Anlamalıyız ki başımıza gelen her şerde bizim için saklı hayırlar vardır. Biz bilmiyoruz ama Rabb’imiz biliyor.
Ol deyip olduran da O’dur, öl deyip öldüren de O.
Allah ne dilerse, o olur. Allah’a teslim olan teselli bulur.
İmtihanımız ne kadar güç, ne kadar büyük, ne kadar çetin olsa da Rabb’imizin her zorlukla birlikte bir kolaylık verdiğini bileceğiz.
Unutmayalım ki, ondan geldik ve ona döneceğiz.
Selam ve dua ile...
Üst üste iki depremi de yaşamış biri olarak yazıyorum size.
O an yaşadığım tam olarak çaresizlikti. Ne yaşadığımı, canımın nasıl yandığını anlatmam mümkün değil. Çaresizlik, olmak istediğim yerde olamamaktı, yapmak istediğini yapamamaktı, elimden herhangi bir şeyin gelmemesiydi.
Şimdi öyle bir ağlamak geliyor ki içimden, şöyle kimsenin görmediği ıssız bir dağ ardına gitsem ya da bir enkaz altına girsem hıçkıra hıçkıra döksem içimde biriken acıyı, öfkeyi, çaresizliği ama kimse görmese beni…
İsyan etmeden ağlasam uzun uzun. Yüreğimin yangınını gözyaşlarımla söndürebilsem.
Ağlamaktan utanmıyorum tabi ki, ağlayamamaktan, ağlamamaktan utanıyorum.
Ağlamalı, anlamalı ve kabul etmeliyiz yaşadığımız imtihanın ne kadar büyük olduğunu. İmtihanda olduğumuzu bilmek, acımızı daha çabuk kabul etmemizi sağlayacak. Kabul etmek de yaralarımızı sararken daha güçlü kılacak bizi.
Acıyı hisseden hüzünlenir ve duygularını bir şekilde ifade eder. Ne mutlu üzülene, üzülüp dert edinene, bir şeyler yapma derdine düşene. Düştüğü imtihandan silkelenip “ya Allah” diyebilene.
Ne mutlu teslim olana, teslim olup teselli bulana. Teselli bulup Rabb’inin ayetlerine sarılana, ne mutlu.
Devlet olarak, millet olarak, insanlık olarak ağır bir imtihandan geçtik ve geçmeye devam ediyoruz. Yükselen feryatları duymamak, yıkılan her enkazı kaldırmak isteğinin içimizde büyümemesi mümkün değil. Bunca canımız yanarken yas tutmamak imkansız, hepimizin yaşadığı acı kendi içinde büyük.
Evet birçok ülkenin yüz ölçümünden büyük bir alanda, birçok ülkenin nüfusundan daha fazla insan eetkilendiği bir afet yaşadık. Bunun içinde benim memleketim de var. Çocukluğumun, gençliğimin geçtiği, her fırsatta koşa koşa gittiğim baba ocağım da...
Nice anne babalar, nice evlatlar, nice hayaller kaldı o enkazlar altında.
Görülen düşler, bir anda kabusa döndü. Şimdi memleketimin şairleri bu acının üzerine yazacak şiirlerini.
Can bildiklerini toprağa vermek, dostların acısını paylaşmak kolay imtihan değil. İmtihan olduğunu bilmek, aynı acıdan canı yananlarla birlikte, aynı derdi paylaşmak...
Şifa olmak, insan olarak insanlığa… Öyle bir şifa olmak ki aramıza sokulan bütün fitnelerin can çekiştiğini hissetmek, o kucaklaşmayla...
Farklı dertlerin dermanı olmak, aynı duaya el açmak, aynı vakitte omuz omuza saf durmak, musâfaha yapmak uzun uzun...
Bilmem farkında mısınız?
Bundan birkaç sene önce kimimiz yakınlarımıza karşı son görevini yerine getirdi gözyaşları ile, kimimiz de getiremedi. Kimimiz şükretti hâline bir daha kucaklaşabildiği, duyabildiği, görebildiği için, kimimiz fark bile etmedi. Zaman geçiyor imtihanlarımız bitmiyor. Şimdi soğuk yüzünü bile göremiyoruz ve bir mezar taşına bile sarılamıyoruz. Numaralandırmış mezarlardan ibaret sevdiklerimiz.
Oysa daha önce ne basit şeyler için gönül koymuşuz birbirimize. Dinlemeyi, birbirimizi duymayı unutmuşuz.
Dua edelim bu zor imtihan, yüreğimizdeki sevgiyi, kardeşliği artırmamıza vesile olsun. Bölmek isteyenlere inat, kenetlenelim birbirimize.
Ve hatırlayalım; her zorlukla beraber bir kolaylık olduğunu anlayalım ve anlatalım. Anlatalım ki aldığımız dersler birbirimizin yükünü hafifletsin. Dün varlıkla sınayanın bugün yoklukla sınadığını görelim. Allah’ın şah damarımızdan daha yakın olduğunu, bir saniye sonra hepimizin ölecek yaşta olduğunu...
Belki de ne kadar aciz olduğumuzu, hiçbir şeye muktedir olmadığımızı anlamak için bu gerekliydi. Dostu düşmanı görmek için, evimizi kardeşlerimize, sofralarımızı dostlarımıza açmak için belki de böyle bir imtihan gerekiyordu.
Bin nasihatin vermediğini, bir musibet veriyor bazen.
Her şeye rağmen imanımıza sımsıkı sarılacağız ve Allah’tan umut kesmeyeceğiz.
Anlamalıyız ki başımıza gelen her şerde bizim için saklı hayırlar vardır. Biz bilmiyoruz ama Rabb’imiz biliyor.
Ol deyip olduran da O’dur, öl deyip öldüren de O.
Allah ne dilerse, o olur. Allah’a teslim olan teselli bulur.
İmtihanımız ne kadar güç, ne kadar büyük, ne kadar çetin olsa da Rabb’imizin her zorlukla birlikte bir kolaylık verdiğini bileceğiz.
Unutmayalım ki, ondan geldik ve ona döneceğiz.
Selam ve dua ile...
Ayşegül'den...
Hocam, yüreğinize sağlık. Aynı acıyla yanan yüreklere tercüman olmuş kaleminiz. İmtihan hayatın kendisi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. RABBİMİZ kaldıramayacağımız imtihanlar vermesin. Selam ve dua ile...
SilÇok geçmiş olsun, yaşayan bilir tabi, bizim tesellilerimizin pek etkisi yok. Ölenlere rahmet kalanlara sabır diliyorum. Her şeyi çok güzel ifade etmişsiniz.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Evet yaşayan bilir ateş düştüğü yeri yakıyor ve bu yangının sönmesi biraz zaman çokça dua ve yardımla olacak. Dua eder dua beklerim ⚘
SilMerhabalar.
YanıtlaSilÇok büyük geçmiş olsun. Deprem felaketinde yaşamını yitirenlere Cenab-ı Hakk rahmetiyle muamele eylesin, kalanlara da sabr-ı cemil ihsan eylesin ve acılarını dindirsin. Hareketsiz kabul ettiğimiz ve güvenle ayağımızı bastığımız toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapıların da hasar görüp, can kaybına neden olacağını bize hatırlatan bir doğa afeti olan deprem gerçeğini artık kabul edip, onunla birlikte yaşamasını öğrenmek zorundayız. Yeryüzündeki tüm hareketler Cenab-ı Hakk'ın bir kanunudur. Deprem de bunlardan biridir.
Selam ve saygılarımla.
Teşekkür ederim. Dualarınızı bekliyorum.
YanıtlaSilKaleminize sağlık 👏🏻
YanıtlaSilTeşekkür ederim.
SilHer zaman ki gibi çok güzel bir paylaşım di yüreğinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Dua eder dua beklerim.
Silgeçmiş olsun yaa. aile ve yakınlarını kaybeden, evlerini kaybeden blog arkadaşlarımız oldu bu depremde.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Çok büyük bir imtihandı. Rabbim sabr versin. Ve imtihanımızı kolay kılsın.
Sil