Ana içeriğe atla

Selam olsun Şehitlere...

Ezgiler vardır hani dilimiz ile değil de içimizle söylediğimiz.
Bize özümüzü anlatan,  sözümüzü hatırlatan ve yüreğimizi sızlatan ezgiler.

Şu an o ezgilerden biri yankılanıyor içimde;

“Kara gözlerinde mahmurca gülüş.
Gayrı uyanılmaz uykunda mısın?
Kanın cemre gibi toprağa düşmüş.
Şehadet yolunun ufkunda mısın?

Çizgilerle dolu ellerin yüzün.
Otuzunda mısın kırkında mısın?
Bizi yalnız koyup göğe süzüldün.
Acın dayanılmaz farkında mısın?”

Bu duyguyu bildiğinizi düşünüyorum.

Bizim imanımızın ve inancımızın, temeli hak ve batıl savaşında “şahit ol ve şehadet nasip et Ya Rabbî.” dediğimiz işte tam olarak bu, Allah yolunda canını ortaya koymak.

İslam davası uğruna kendisine bahşedilmiş en büyük nimetlerden biri olan hayatını ortaya koymak, Allah rızası için canından vazgeçmenin ötesinde daha büyük bir fedakârlık düşünülemez.

Bu sebeple İslam’da şehitler oldukça müstesna bir yere sahip olup oldukça büyük faziletlere sahiptirler.

Şehid olmak, şahid olmak kelimesi sözlükte “bir olaya şahit olmak, tanıklık etmek” manasına gelmektedir. Şehidin Arapça’daki çoğulu şühedadır. Bir kimsenin Müslüman olması için yerine getirmek zorunda olduğu yükümlülüklerden birisi de kelime-i şahadeti kalben ve lafzen ikrar etmesidir. Kelime-i şehadet; Allah’tan başka ilah olmadığına, Hz. Muhammed’in O’nun kulu ve resulü olduğunu idrak ve tanıklık etmek manasına gelmektedir.

Şehit olmak  ölmek değil, ölürken insanlığı diriltmektir. Şehit olmak Amir b. Fuheyre olmaktır. Ölürken, “Vallahi işte şimdi kazandım!” diyebilmektir. Kendisini öldüren kişinin imanına vesile olmaktır.

“Madem ölüm tek bir defa gelecek, O da neden Allah için olmasın?” diyebilmektir.

Şahit olmak, şehadeti yudumlayan, arkasından gözü yaşlı olsa da cennetle müjdelenen bir evladın annesi olmaktır.

Alnı açık, yüzü pak, yüreği onurlu babası olmak. İşte bu Şehadet sevdası bizi bayraksız ve vatansız bırakmadı ve bırakmayacak. Biz öyle anne babaların elinde büyüdük Elhamdülillah.

Şehitliğin, şehadetin ne olduğunu bilen,  evlatlarının ellerini kınalayarak asker ocağına gönderen, o eli öpülesi anneler büyüttü bizi. Evladının tabutunu omuzlarında gururla taşıyan o babalar büyüttü. Şehadetin bir çağrı olduğunu söyleyerek beşik sallayan ninelerin ninnileri büyüttü.

“Ya Rabbi; beni şehit et , Şahid ol senin davan için senin razı olacağın hayatı yaşamaya ve yaşatmaya çalışacağım.” diye dua etmek.

Her ibadette olduğu gibi cihat ibadetinde de niyetin çok önemli olduğunu bilmek!Peygamber efendimizin (SAV) söylediği gibi ;

“Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa dahî dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü ileri derecedeki itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve tekrar tekrar şehit olmayı ister.” (Buhârî)

Ne mutlu o şehitlere! Ne mutlu şehadeti yudumlayan cennetle müjdelenen o kullara! Ki onlar ölmüyor.

Rabbimiz ayetinde ; “Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü zannetme! Aksine onlar diridirler ve Rableri yanında rızıklanmaktadırlar.”

O şehitler, Allah’ın kendilerine bağışladığı nimetlerle sonsuz bir mutluluk duyarlar. Arkalarından gelecek olup, henüz kendilerine katılmamış olan mücâhid kardeşleri adına da, “Onlara hiçbir korku yok, onlar asla üzülmeyecekler.” müjdesiyle sevinirler.

“Yine onlar, Cenâb-ı Hakk’ın kendilerine olan büyük lütfu ve ihsânıyla sevindikleri gibi, ayrıca Allah’ın, mü’minlerin mükâfatını zâyi etmeyeceği yolundaki va‘dinden dolayı da büyük bir sevinç duyarlar.”
(Al-i İmran 169,170,171)

İslam davasına hizmet etmek, Efendimizin dostu olmak onun davasına şahitlik etmek ve şehid olmak...

Selam olsun size, İslam  tarihinin ilk şehidleri Hz. Sümeyye (r.a.) ve eşi Yasir (r.a.).

Selam olsun Seyyidü’ş-şüheda “Şehitlerin Efendisi” Hz. Hamza (r.a.).

Selam olsun Hz. Ömer,  Hz. Osman, Hz. Ali. Kerbela’nın şehidi Hz. Hüseyin ve kardeşleri... Nesilden nesile , çağdan çağa bir çağrıdır, şehadet ve nasip işidir.

Musab olmaktır şehit olmak, Musab bin Umeyr olmak…  Şehit olmak İslam sancağını en yukarılara kaldırmak.

Selam olsun sana Hasan el Benna ve Mısır zindanlarında şehid olan Muhammed Mursî! Amerika’da siyah kadının oğlu Malcom X,
Libya’da Ömer Muhtar, Çeçenistan dağlarında, şehadete susayan, Şeyh Şamil. Afganistan dağlarında Abdullah Azzam, Filistin zindanlarında Ahmet Yasin.

Selam olsun, Çanakkale’ye eli kınalanıp, uğurlanan Hasan, Suriye’de bombaların hedefi olan Ümran, Filistin’de Muhammed Durra, babasının kucağında şehit olan, Zulümden kaçarken denizde boğulan Aylan. Sana da selam olsun Esma’m, Rabia Meydanı’ndan cennete uçan. 

Size de selam olsun Ömer Halis’im, Fethi polisim, Eren’im ve ona göğsünü siper eden Ferhat Assubay’ım ve nice dava uğruna kefensiz yatanım.

Allahu Ekber nidalarıyla şehid olan unutmadığım, unutmayacağım canlarım.

Bu bayrak dalgalandıkça yürüyecek namın Ulubatlı Hasan’ ım.

Nitekim şehit olmak: “De ki: Benim tüm istek ve arzum, bütün ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’a armağan olsun!” (En’am 162) diyebilmektir.

Selam olsun, hayatını imanına şahit kılabilene ve kendini kayıtsız şartsız, şeksiz, şüphesiz rabbine teslim edene...

Ayşegül'den...

Yorumlar

  1. Hayatını, imanına şahit kılanlara selam olsun!

    YanıtlaSil
  2. Ne güzel bir paylaşım. Bunları düşününce o devirlerde yaşamış olmayı diliyor insan. Günümüzde Allah' ın emir ve yasaklarını önemseyen, İslam' ı hakkıyla yaşayan o kadar az ki. Manevi değerlerimiz bir bir unutturuldu, bir kalıba sokulmaya çalışıldık. Allah affetsin, doğru yoldan ayırmasın.

    YanıtlaSil
  3. Amin...
    Yaşamak ve yaşatmak için niyet edelim. Nasip edecek olan Rabbimiz..

    Teşekkür ederim Duygu Emanet...⚘

    YanıtlaSil
  4. evet, güzel yazı, seni blogda görmek hoş, şu dergiye de bakayım, nerde satılıyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel olan blogumu ziyaret etmeniz . Abone oluyorsunuz . Tavsiye ederim özellikle gençlerin okuması gereken bir dergi manevi degerlerin anlatılması için.
      Teşekkür ederim. Muhabbetle...⚘⚘⚘

      Sil
  5. Ne guzel bir yazı dizisi yüreğinize gönlünüze sağlık olsun kaleminiz susmasın . Selam olsun Tüm Şehitlerimize Allah'ım Rahmet Eylesin Mekânları Cennet Olsun İnşaAllah Selâm Ve Dua İle Kalınız Allah'a emanet olun

    YanıtlaSil
  6. Teşekkür ederim. Rabbim razı olacağı şeyler yazmak nasip etsin ...

    YanıtlaSil
  7. Yüreğinize ve kaleminize sağlık. Allah kendi Yolunda şahitler kılsın.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı