Ana içeriğe atla

Öğreten Öğretmen Olmak

 “Büyüyünce ne olmak istersin?”sorusuna büyüdüğümde verdiğim cevap yine aynı: Öğreten olmak istiyorum.
Bu isteği yüreğime düşüren kişilerden bahsetmek istedim bu yazımda sizlere. Küçük yerin büyük insanlarından, hatta benim küçük dünyamın büyülü insanlarından.
Hani gördüğünüzde gayriihtiyari yüzünüze bir tebessüm yayılır ya,  huzur denildiğinde, güven denildiğinde aklınıza gelen isimler vardır ya hani… Hayatınızda bulunduğu süreden ziyade, hayatınıza kattığı güzellikler yaşadığınız sürece devam eder ya hani…
İşte o insanlara denk geldiğimde, büyük denmeyecek kadar küçüktüm.
Ortaokul yıllarında ilçedeki okulumuza biri din kültürü ve ahlâk bilgisi, biri tarih öğretmeni olan karı koca, iki güzel insan atanmıştı.
Onlar için belki bir sürgün göreviydi burası ama bizim için yüreğimize yakılan nevruz ateşiydi.
Eğitimcilerin; bir insanın şekillenmesinde, donanımlı olmasında, karakterinin oluşmasında ailesi kadar önemli bir rol oynadığına birebir şahit olmuştum.
Öğretmenlerimiz hepimizin rol modelleri olmuştu.
Ezberlediğim İstiklal Marşı’ndan sonra beni sarsan, kendime ve ecdadıma duyduğum hasreti,  saygıyı, muhabbeti yüreğimde körükleyen bir tarih öğretmeniydi Yavuz öğretmenim.
Kendi bildiği doğruları yaşayan ve yaşatmak için birçok sebebi olan, yaşadığı sürece geçmişini geleceğinde taşıyan bir tarih öğretmeni...
İlk dersimizde okuduğu şu dizeler bağırarak söylenir hâlâ içimde:
"Evini yönetirken zorlanan ilerici / Üç kıtaya hükmeden ecdadın mı gerici?" Bize kim olduğumuzu hatırlatan bir öğretmen, bir  öğreticiydi. Bizim ve bizim dönemin başına gelecek en iyi tarih öğretmeniydi o.
İlk defa bu derslere branş öğretmenleri giriyordu. Diğer derslerden İngilizce dersine fizikçi, vatandaşlık dersine rehberlikçi, beden eğitimi dersine matematikçi giriyordu. Resim ve müzik dersine genelde giren bile olmazdı.
Ondandır söylemekten çok dinlemeyi sevmelerim belki de...
İlk defa tarih dersine tarih öğretmeni, din kültürü ve ahlâk bilgisi dersine de o bölümün öğretmeni gelmişti.
Nasıl anlatırsam anlatayım eksik kalır.
Din kültürü öğretmeni olduğu için mi bu ders böyle güzeldi, yoksa bu dersin öğretmeni, o olduğu için mi?
Öğretmenimiz tam manasıyla bir hanımefendi idi.
Başörtüsünün bizim için bir tarz değil, Allah’ın bir ayeti, farz olduğunu söylemeden gösteren bir hanımdı. Yumuşak huylu, nahif davranışlı, sakin ve sabırlı bir insandı. Tevazu sahibi bir insandı.
Birçok ayetin vuku bulmuş haliydi.
Bize Allah'ın ayetlerini ezberletmek yerine hayatımıza yerleştirmeyi öğretmişti. Hep beraber namaz kıldığımız anları hatırlıyorum. Dualarıma zulmedilen coğrafyaların mazlum çocuklarını o zaman almıştım.
Öğretmenliğin sadece kitaplardaki bilgileri aktarmak olmadığını öğrenmiştim onlardan.
Karakter olarak birbirlerine benzemeyen bu iki güzel insan, bizlere o dersleri konu olarak değil, yaşam biçimi olarak anlattı, birbirine hiç benzemeseler de birbirini tamamlayan iki güzel insandı.
Başörtüm sebebiyle bayram gösterilerine katılamadığımda beni hoş görmeleri için, hocalara rica etmişlerdi.
Ağladığımızda yanımızda olan, anne şefkati ile bize hakkı ve sabrı tavsiye eden güzel yürekli kadın...
Bizi koruyan kollayan baba merhameti ile doğruya yönlendiren adam...
Onlar ufkumuzu aydınlatan güzel insanlardı.
Başımıza ve gönlümüze düşmüş birer cemreydi.
Mezun olduktan sonra, okulumu her ziyaret  ettiğimde gözüm daima tarih öğretmenimizin babacan ve vakur hâlini, din kültürü öğretmenimizin anaç ve merhametli bakışlarını arıyordu.
Gitmiş olduklarını kabullenmek hiç kolay olmadı, ama biliyorum ki ülkemin başka okullarında başka gençlerin yüreklerine dokunacaklar.
Onlar gibi öğretmen olmayı çok istedim.
Aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ böyle güzel anılmak, sevilmek her insana nasip olmaz. Böyle güzel öğretmenlere denk gelmek tabi ki nasip işi.
Büyüdüm ve anlıyorum ki öğretmenlerimin düsturu "Bir yıl sonrasını düşünüyorsanız tohum ekin, on yıl sonrasını düşünüyorsanız fidan dikin, yüz yıl sonrasını düşünüyorsanız insan yetiştirin" sözünü hayata geçirmekti.
Çok hata yaparak yaşanacak yılları huzur içinde en az kayıp ile atlatmamızı sağlayan ve şu anki duruşumuzun temel taşlarını koyan iki güzel insan...
Doğru mesleği seçmiş insanlardı onlar, hem kendi hayatlarında mutlu oluyorlardı, hem de dokundukları hayatlara umut aşılıyorlardı.
Sevgi ve emek ile yapılan her işin sonucu hayatı güzelleştirecek güçte oluyor. Hayatımızdaki bu güzel insanların var olması geleceğe dair umutlarımı artırıyor.
Yıllar geçmiş olsa da üzerinden, dün gibi hatırladığım bu güzel insanları bugün de güzelliklerle yad ediyorum.
Ben de böyle güzellikler yasamak ve yaşatmak için yine çok sevdiğim bir hocamın sözünü kendime düstur ediniyorum.
”Bir çiçekle bahar olmaz, ama her bahar bir çiçekle başlar.”
Baharı getirecek çiçekleri yetiştiren öğretmenlerden olmak istiyorum.
Selam üzerinize olsun, selamet üzere olun istiyorum.

Ayşegül'den...

  

Yorumlar

  1. Hayata dokunmak bu olsak gerek kalemine sağlık ayşegül hanim 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Meslegini seven ,insanları seven insanlara denk gelmek ,onların varlığını bilmek güzel.

      Sil
  2. gelcem yine, yoktun ne zamandır, hoşgeldin bloguna :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet yoğun bir ay gecirdim :) hoş geldin ve iyiki geldin Deeptone ♡

      Sil
    2. Bu iki kıymetli öğretmene, onların emeğini hatırından çıkarmayan sana muhabbetle..

      Sil
  3. Ne güzel insanlarmış, sizleri özünüzden koparmaya çalışmamışlar hiç. Böyle öğretmenlere, eğitimcilere ihtiyacımız var. Günümüzde daha başörtüyü sorun olarak görenler var. Allah ıslah etsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet güzel insanlardı ve onların hala var olduğunu biliyorum. Teşekkür ederim yorum için ⚘

      Sil
  4. Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici. Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici... Necip Fazıl'ın sözüdür... Normalde öğretmenlerin bir tarafın görüşüne göre öğretmeleri yasak diye hatırlıyorum, öğretmenler cumhuriyeti öğretmeli ve atamızın bize sunduklarını göstermelidirler. Bu arada öğretmenlik bitmeyen bir öğrenciliktir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke yasak olsa , ögretmenizimizi gerçek hayatta tanımış olmanızı çok isterdim. Tarafsız bir insandı ve her insanı kucaklayan ögretmenlerdi.
      Tüm tarihi sevdirerek öğrettiler. Taraflı öğretmenlerimizde vardı Allah ıslah etsin .
      Teşekkür ederim anlatmak istediğimi anlamış olmanızı dilerim.

      Selam üzerinize olsun...

      Sil
    2. çok iyi öğretmenler yetiştirdi bu ülke gerçekten :)

      Sil
  5. Ufkumuzu aydınlatan güzel insanlara selam olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah onlardan ve sizden razı olsun...

      Iyiki varlar ...

      Sil
  6. ne iyimiş öğretmenlerin, bu yönden şanslıymışsın, dediğine göre küçük bir yerde ve küçüklüğünü yaşayamadan büyümüşsün ya herhalde, güzel bir şans olmuş böyle öğretmenlerinin olması, iyi o zaman mademsi sen de dediğin bahar çiçeği öğretmenlerden ol o zamansa :) erbakan iyi biri de mi, mühendis bilim adamı, büyüklerimiz hep öyle kişiler olsun :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Deeptone evet nasibime düşüne güzel öğretmenlerim oldu iyiki...

      Necmettin Erbakan hocayı daha yakından tanımanı okumani tavsiye ederim. Siyasi olarak degil ülkesi için elini taşın altına koyan bir lider bir insan olarak.

      Bahtıma düşen güzel insanlardan biride sensin...

      Sil
  7. Yazınız tümüyle güzel duygular çağrıştırıyor. Öğretmenlerinizi takdirle anıyorsunuz ve onlar size olması gereken düzgün bir eğitim vermişler usulünce. Fakat ben de Ahmet Ozan'ın işaret ettiği dizelere takıldım.

    "Ey bir aileye bile hükmedemeyen ilerici.
    Üç kıtaya, yedi denize hükmeden ecdadın mı gerici..."

    Bu dizelerin kime ait olduğunu bilmeksizin (yorumda öğrendim) sorunlu olduğunu düşündüm. Cumhuriyetin ilânından bu yana ülkemiz bölünmeye çalışılıyor. Unvanı ne olursa olsun, bilerek ya da bilmeyerek bu işe önderlik eden ya da alet olanlar var ülkemizde. Sağ-sol çatışmaları, Alevi-Sünni ayrımcılığı, Laik-Dinci kutuplaşmalarından çok çekti halkımız, çok canlar yandı. Tesettürü siyasal simge hale getirmeselerdi, kimsenin itirazı olmazdı. Başını örten birçok kadının başı açık kadından daha aydın, daha ilerici olduğunu görüyorum. Necip Fazıl'ın sanatsal yönünü takdir ediyorum ama fikirlerine katılmıyorum. Dizelerini sorunlu bulmamın nedeni de bu. İlerici dediği kesimin ailesine hükmetme konusunda acizliğinden bahsediyor. Eşim Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu, kendisine saygı duyduğum bir öğretmen. Biri doktor diğeri mühendis iki çocuğa sahibiz. Bizim ailede hiçbirimizin diğerine hükmetme gibi bir durum söz konusu değil. Aramızdaki ilişki saygı ve sevgiye dayanır. Bu yüzden ilerici kategorisine giriyoruz sanırım. İkinci dizeye gelince; ecdadın üç kıtaya, yedi denize hükmetmesi ilericilik kriteriyse, önce İngiliz'e, ABD'ye bakalım, sonra dönüp bir de kendimize bakalım ve buna göre yönümüzü tayin edelim. Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  8. Okuduğunuz için teşekkür ederim. Hepimiz aynı fikirde ve pencereden bakmayız hayata . Lisede ki edebiyat öğretmenim özellikle sözlü notumu hep eksik verirdi, onuda anıyorum bazen içimden ama pek hayırla değil. Benim neler yaşadığımı bilemezsiniz !
    Ben o mısraları hocamızdan duyduğum ve hatırladığım şekilde aktardım tabiki bir şaire ait bir şiir olarak paylaşsam öyle paylaşmazdım!
    Ayni dünyada yaşayan farklı fikir, inanç ve bakışa sahip olan insanlarız. Mühim olan saygı duymak seçimlere ve tercihlere...
    Benim hayatimda malesef kendini aydın diye adlandıran ama aydinlanmayı başka şekillerde arayan insanlar çok oldu.

    Hepsine selam olsun
    Tekrar teşekkür ederim

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnancınızda ve fikirlerinizde samimi olduğunuza yürekten inanıyorum. Keşke bütün inanç sahipleri sizin gibi saf ve temiz olabilseler. Prof. Dr. Mustafa Öztürk'ü duydunuz mu bilmiyorum. Kendisi Marmara İlahiyat Fakültesindeyken düşünceleri nedeniyle üniversiteden atıldı. Şu anda Almanya'da youtube yayınlarıyla sesini duyurmaya çalışıyor. Bana göre gerçek Müslüman bir kişi. Keşke herkes dinini onun anlattığı şekilde anlayabilse. Eminim ki dünya cennete dönerdi o zaman.

      Güzel olan karşı fikirde de olsak saygı çerçevesinde düşüncelerimizi dile getirebilmek ve birbirimizi anlamaya çalışmak. Hepimiz farklı ortamlarda büyüdük. Ben sizin ortamınızda büyüseydim şimdiki fikirlerim tamamen farklı olabilirdi. Aynı durum sizin için geçerli. Bunu aklımızdan çıkarmayalım. Sizi ben anlıyorum, umarım siz de beni anlamışsınızdır. Teşekkür ederim:)

      Sil
  9. Teşekkür ederim düşüncelerinizi paylaştığınız için.
    Selametle...

    YanıtlaSil
  10. Yasemin Bünül12 Eylül 2022 02:18

    Bizi bu denli silkeleyip kendimize getirecek öğretmenlere ihtiyacımız var. Ben de bir öğretmen adayı olarak görüşüm yönümüzü batıya çevirdiğimizde değil de aslında kendi özümüze döndüğümüz zaman hidayete ereceğimizi aşılayacak, bizi derin uykumuzdan uyandıracak nice bilinçli ve şuurlu öğretmenler yetişmesi dileğiyle. Kaleminize sağlık Allah razı olsun 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Allah razı olsun hocam. Umudum baki sizin gibi güzel kardeşlerimin sayısını arttiracak olan Rabbîm . Muhabbetle ⚘

      Sil
  11. En samimi yazar kadın bana göre sizsiniz ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim, Rabbim razı olacağı hal üzere eylesin.

      Sil
  12. kalemine saglık benimde ilkokul ögretmenim cok donanımlı sevgi dolu bir insandı iyi ki onu tanıdım , iyi ki hayatıma dokundu .. yazınız icin tesekkür ederim kaleminize saglık :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de yorum için ve okumaya değer bulduğunuz için teşekkür ederim. Inşallah bizde güzel yüreklere dokunur daha bir güzelleştiririz🌹

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı