Ana içeriğe atla

Bizim Çocukluğumuz


Biz yaşamı ıskalamadan büyüyen ve oynamayı bilen çocuklardık.
Oyunlarımız vardı, her biri diğerinden daha eğlenceli. Saklambaç, körebe,  yakartop, beştaş, seksek, can, bilye, elim sende...

Sokaklarımız dardı ama yürekleri geniş komşularımız vardı.
Her şeye inat yaşama sevincimiz doldururdu sokakları. Kimsenin kimseye hava atma, caka satma çabası yoktu.

Oyunlar kurulur, her gelen kabul edilir ebe diye isimlendirilirdi.  Dışlamak, oyun dışı kalmak yoktu!. Birlikte olmanın güzelliğini birebir uygulamalı öğrendik.

Hiç bıkmadan uçurtma yarışları yapardık, dar ve kaldırımsız yollarda.
Pek uçamazdı uçurtmalarımız, her defasında elektrik direklerine takılıp kalırdı bakışlarımız arasında.
Her şeye rağmen uçsuz bucaksız gökyüzü ile buluşturma hayalleri kuran çocuklardık biz.

Yaşamak basitti o zamanlar ve olması gerektiği gibiydi.
Yazın toz,  kışın kar , bahar da çamur olurdu sokaklarımızda.
Balkonları süsleyen sardunyalar ilk baharın habercisiydi.

Hiç bir çiçeğe arsız denmezdi ve birbirinden çiçek çitili alınır, pişirilen yemekten bir kap komşuya verilirdi.
Kimse kimsenin kusurunu aramazdı çünkü herkes kusurunu farkındaydı.
Hiç kimse mükemmeli oynama derdinde değildi.

Dar sokakların bitmeyen çocuk seslerinden rahatsız olan yaşlıları bastonla kovalar, korku içinde kaçışan çocuklar yine aynı evin çıkmaz sokağında buluşurdu.

Kar yağdığında bizim mahallede, kardan koltuk, kardan sehpa yapardık. Islanana kadar oturur misafir ağırladık...
Misafirin bereket oldugunu ta ozamandan anladık...
Annemizin ıskalamadan atacağı terliği bildiğimiz halde ıslanırdık.

Eve soba başına gelesiye üşüdüğümüzü anlamazdık.
Eve girdiğimizde sıcakla buluşan ellerimizi görmediğimiz onlarca karınca ısırırdı.

Ne kadar çizmelerimiz delik, üstlerimiz yamalı olsada!
Yüreğimizi ısıtan arkadaşlıklarımız vardı.

Bir kışı bir ayakkabı ile geçirirdik, kimse kimsenin yokluğu ile alay etmezdi. Yokluk vardı ama yoksulluk yoktu!

Kanaatin en büyük zenginlik olduğunu her gece bir hikaye ile anlatan dedelerimiz, ninelerimiz vardı!.
O zaman ya  huzur evleri yoktu, ya da evlatlar anne babayı böyle yüksünmüyordu!

Dar sokakların,  kaldırımsız yolların, bayramdan bayrama ayakkabı alınan ve her bayram kapı kapı şeker toplayan çocuklarıydık biz...

Hiç birimizin kendine ait odası olmadı.  Hep beraber yatar, hep birlikte kalkardık.  Ders çalış diyende olmazdı üstelik. Öğretmenlerimiz ödev vermez ögretirdi.
Ezber yapmaktan daha önemliydi erdemli olmak.
Sınavdan pekiyi almaktan daha değerliydi iyi kalmak.

Büyükler sayılır, küçükler sevilirdi. Selamsız ve kelamsız kimse gelip , geçmezdi.
Fakiri zengini yoktu bizim mahallenin,
olan, olmayanla paylaşılırdı.
Bakkallar vardı ve veresiye defterleri, her ay ödenir, ödendiğin de daha fazla borç edilirdi.
Kimse kimseden yemin istemezdi çünkü herkes birbirinden emindi.

Böyle güzel mahallelerde yetişen ve uçurtma uçurtma sevdası ile büyüyen çocuklardık biz .

Özlenen güzel bir geçmişiniz varsa, geçmeyen güzellikler içinizde yaşamaya devam eder.

Bir nesne olsam herhalde u/mutlu bir çocuğun elinde uçurtma olmak isterdim.
Bir çiçek olsam, köyüne özlem duyan bir evin balkonunda yetişen
dağ sümbülü olmak isterdim.
His olsam; hasret,  duyu olsam; koku, düş olsam; özlenen yar olmak isterdim.

Ve mümkün olsa, dar sokakların geniş yürekli çocuklarının alnından öpmek isterdim.

Ayşegül'den...

Yorumlar

  1. Yüreğinize dahi kaleminize sağlık

    YanıtlaSil
  2. Yüreğinize sağlık çocukluğuma gittim ve eskiler güzeldi biz büyüdük kirlendi dünya😔

    YanıtlaSil
  3. Çok etkileyici olmuş bazı cümlelerinize bayıldım elinize emeğinize sağlık...

    YanıtlaSil
  4. Müthiş, çok doygulandım, beni yaaaaa o zamana alıp götürdü üz. Yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
  5. yüreğinize kaleminize sağlik

    YanıtlaSil
  6. Yüreğine sağlık Ayşegül Hanım , çocukluğuma döndüm.
    U/mutlu günlere...

    YanıtlaSil
  7. Eline yüreğine sağlık olsun çok güzel yazıyorsun ALLAH gayretinizi artırsın inşallah ALLAH yar ve yardımcınız olsun inşallah sizi takip edip takdir ediyorum saygılarımla

    YanıtlaSil
  8. Ya şimdi. Varsa yoksa sanal alemdeki kandırmacaların çocukları yuttuğu bir zaman dilimi.İnsanlık ruhunu değerlerini kaybetti.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Malesef öyle çocuklarımız da bizim gibi dolu dolu yasiyor olsa keşke..

      Sil
  9. Ah! eski günler, o günler çok güzeldi. Teşekkürler.:)

    YanıtlaSil
  10. Çok güzel bir yazıydı, eski günler geri gelmez ne yazık ki, kaleminize sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim Gülten güzel günlerimiz çok olsun...

      Sil
  11. Merhabalar.
    Sokaklarımız yine dar; ancak, Diyojen gibi yürekleri geniş komşuları mumla arar olduk!..
    Kaleminize ve yüreğinize sağlıklar dilerim. Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  12. Merhabalar.
    Dar sokakların geniş yürekli çocuklarını da, onların anne babalarını da bulmak mümkün değil. Nasıl oldu da bizler bu hale geldik, ben bir anlam veremiyorum. Sokaklarda kimse kimseye bir şey diyemiyor... Selamlar bile kesildi...
    Kaleminize, yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşamaya ve yaşatmaya çalıştıkça yaşayacağız..

      Teşekkür ederim yorumlar için.

      Sil
  13. Kaleminize,ruhunuza sağlık,cocukluguma gittim,ne güzeldi o günler.
    Gerçekten biz büyüdük dünya kirlendi,kirlettik

    YanıtlaSil
  14. Yüreğine sağlık tüm düşüncelerin tamda günümüzü anlatmış Rabbim bu düşüncelere sahip evletlar yetiştirip böyle yaşamayı nasip etsin inşallah tüm insanlığa

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı