Ana içeriğe atla

Yola Yoldaş Gerek

"Samimiyet öyle bir dildir ki; kör de görür, sağır da duyar" diyor Cemil Meriç. 

Öyledir samimiyet, tek bakışta,  tek duyuşta ve tek dokunuşta anlaşılır bir dili vardır.
Acaba diye düşünmez insan, yanlış anlama ihtimalide yoktur, bilir karşısındakinin niyetini ve samimiyetini...


Teslim olmaya giden yolun ilk sapağıdır niyet,
diyor ya alemlere rahmet olarak gönderilen peygamberimiz “ameller niyetlere göredir".
Önce Allah rızası için niyet edilir, başka bir ufka yol alır gönül  yelkeni... 

Göz alabildiğine deryalar gibidir muhabbetler, sohbetler, kurulan arkadaşlıklar, dostluklar...
Bir meltemde kahve içimlik, bir fırtınada sığınıp sohbetinde demlenmelik...
 Kimi zaman soğuk kış aylarında yudumlanan salepten daha tatlı gelir tebessümü. 

Gözyaşını omuzuna akıttığın da mendile gerek duymadığın, acaba demeden döktüğün içini toparlanacağını bildiğindir.

Niyete göre boy verir yüreğe düşen tohum her defasında.
Ortak zevkler, dertler, renkler ve daha fazlası olur paylaştığın. 
Duymak istediğini söyleyen olur bazen, acıyı tatlı dille çeviren, kimi zaman pişmanlıklarındaki onay mercidir.
Yapmacık olmayan tebessümlerle bir bahar serinliği...
Fırtınalarda sığındığın liman bazen, bazen fırtınanın ta kendisi... 

Sessiz, sedasız oturmak ve konuşmadan bile anlaşılmaktır muhabbet.
Amaçsız ve gayesiz geçen vakitlere inat dertli bir dünyaya merhem olmaktır. 

Tarifi imkansız ama her biri zamanında  kurduğum arkadaşlıklar.
Söylediğim gibi bunlar arkadaşlıklar, dostluklar.

Ekmek gibi, su gibi, toprağa düşen rahmet gibi gelir ihtiyaç duyduğunda.
Bilene en güzel nimettir, hayat yolculuğunda.
Nimet sadece yediğin içtiğin değildir, nasiplendiğin yürekte nimettir.  Kimi  için ilk okulda başlayan, kiminin sonradan fark ettiği hazinesidir yanı başında duran.
Bazen başı sıkıştığında koşan ev arkadaşıdır gençlik yıllarında.
Gurbet dostudur, can suyudur yalnızlığında. Bazen doğuştan verilen nimettir adı kardeş olan.  Bulduğunda, kaybetmekten korkmayacağı, yıllar geçse de hayırla anacağı kıvılcımdır yüreğine düşen! İlk fırsatta harlanmayı bekleyen.

Aynı dertlerle sınanmış, aynı yollarda yorulmuş, kazanılması zor ve sürdürülmesi kolay olan dostluklardan bahsediyorum.

Söylediğim dostlukları, yorulduğumuz stabilize yolların, yolculuklarının mükafatı diye düşünüyorum..
Bir çok ortak noktanız varken ve aranızda akrabalık bağı yokken birbirinizi çok sevmemiz.
Bunun sebebini şimdi daha iyi anlıyorum.. Rabbinizin yüreklerinizi birbirine ısıtmış  olmasıdır. 

Aynı  dünyanın, farklı şehirlerinden gelsene, aynı zaman ve mekanı yaşama telaşıydı, insan olmakta birleşen yanımız. 

Aynı dertle dertlenmek, aynı davaya gönül vermek, Rabbîn rızası için sevmekti... 

Eksik kalan dostluğun  niyeti kalbimize dokunmamıştır!
Kalbimize dokunmayan muhabbet ise tamam olmamıştır!


Tamamlanacağımız dostluklar çok olsun yolculuğumuz da..
Selam ve duayla...

 Ayşegül'den...


Yorumlar

  1. Yine herzaman ki gibi içten duygulu ve samimi❤️eline yüreğine sağlık

    YanıtlaSil
  2. Aradığında bulunmayan, bulunca kaybedilmemesi gereken şeydir samimiyet.

    YanıtlaSil
  3. Kalemine sağlık👏 Birçok tarifini kendime yakın buldum, biri hariç :)

    Ben,samimiyetle sarıldığım yarenlik ettiğim birini kaybetmekten çok korkarım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Korkmayın o duyguyu aldıysanız ve verdiyseniz koyvetmezsiniz .

      Sil
  4. Harika, nahif Kalem

    YanıtlaSil
  5. Çok güzel yazıyorsun eline yüreğine sağlık olsun allah gayretinizi artırsın inşallah

    YanıtlaSil
  6. "Bulduğunuzda kaybetmekten korkmayacağınız" tarifi çok yerinde olmuş...Çünkü hakiki samimi dostlar için ayrılık gayrılık yoktur inşaallah...Kimi doğuda kimi batıda kimi ahirette kimi dünyada olsa dahi samimi dostluğun verdiği güçle teselliyle onlar için ayrı gayrı yok...
    Tebrik ediyorum Ayşegül hnm...Yağmur yüklü bulut misâli başından sonuna kadar yoğunluğu kaybolmadan yazılmış harika bi yazı olmuş...Fakir de bi solukta ve heyecanla okudu..

    YanıtlaSil
  7. "Samimiyet öyle bir dildir ki; kör de görür, sağır da duyar!" der, Cemil Meriç.

    Öyledir. Samimiyetin tek bakışta, tek duyuşta ve tek dokunuşta anlaşılır bir dili vardır...
    Acaba diye düşünmez insan,
    yanlış anlama ihtimali de yoktur,
    bilir karşısındakinin niyetini ve samimiyetini.

    Teslim olmaya giden yolun ilk istasyonudur niyet...
    Diyor ya alemlere rahmet olan" Ameller niyetlere göredir."
    Önce Allah rızası için niyet eder, başka bir ufka yol alır, gönül yelkeni...

    Göz alabildiğine deryalar gibidir muhabbetler, sohbetler, kurulan arkadaşlıklar, dostluklar...
    Bir meltemde kahve içimlik,
    bir fırtınada sığınıp çay demlemeliktir kimi zaman.
    Kimi zaman soğuk kış aylarında yudumlanan sahlepten daha tatlı gelir tesellisi...
    Gözyaşını omuzuna akıttığın,
    mendile gerek duymadığın,
    acaba demeden döktüğün ve toparlanacağını bildiğin sözlerdir...

    Niyete göre boy verir yüreğe düşen tohum...(orijinal)
    Ortak zevkler, dertler, renkler olmasa da
    Pişmanlıklarında duymak istediğini söyleyen onay mercii..
    Yapmacık olmayan tebessümlerle geçici bir bahar serinliği...
    Fırtınalarda sığındığın liman bazen, bazen fırtınanın ta kendisi..

    Sessiz sedasız oturmak ve bulunduğun muhabbetin farkına varmaktır.
    Amaçsız ve şuursuz geçen vakitlere dokunmak, dertli bir dünyaya merhem olmaktır.

    Hiçbirini yadırgayarak dile getirmiyorum, zamanında kurduğum arkadaşlıkları tarif ediyorum sadece...
    Söylediğim gibi bunlar arkadaşlıklar, dostluklar...
    Ekmek gibi, su gibi,
    toprağa düşen rahmet gibi gelir ihtiyaç duyduğunda.
    Bilene en güzel nimettir, hayat yolculuğunda.

    Kimi için ilk okulda başlamış kaderi, kiminin sonradan fark ettiği hazinesidir yanıbaşında.
    Başı sıkıştığında koşan ev arkadaşıdır gençlik yıllarında, deli çağlarda.
    Gurbet dostudur, can suyudur yalnızlığında;
    Bulduğunuzda, kaybetmekten korkmayacağınız!

    Aynı dertlerle sınanmış, aynı yollarda yorulmuş, kazanılması zor fakat sürdürülmesi kolay olan dostluklar...

    Söylediğim dostlukları, yorulduğunuz stabilize yolların, yolculuklarının mükafatı diye düşünün...
    Bir çok ortak noktanız varken ve aranızda akrabalık bağı yokken birbirinizi çok seversiniz.
    Bunun sebebi Rabbinizin yüreklerinizi birbirine ısıtmış olmasıdır.

    İnsan olmada birleşen, farklı şehirlerin, ayrı dünyaların, aynı zaman ve mekanı yaşama telaşı...

    Eksik kalan niyet, kalbinizi yurt edinmemiştir.
    Memleketi kalp olmayan samimiyet ise hep sürgündedir!

    Tamamlandığımız dostluklar bol olsun yolculuğumuzda...

    Ayşegül’den...

    YanıtlaSil
  8. Hakkım ve haddim olmadan biraz yazım ve imlâ açısından tadil ederek size gönderdim.

    Tebrik ederim. Lütfen yazmaya devam edin.
    Dünyanın dibinden (Cape Town) selâmlar.

    YanıtlaSil
  9. Yazılarınız çok güzel, teşekkürler Ayşegül:)

    YanıtlaSil
  10. Merhabalar. (YORUM DEĞİL OKUDUKTAN SONRA SİLİN LÜTFEN)
    Yazılarınıza yapılan yorumların doğrudan yayına girdiğini görüyorum. Çünkü siz yorum ayarı tercihinizi ya böyle yaptınız. Ya da siz sayfayı yeni oluşturduğunuz için, ayarı böyle olduğu için olmuş olabilir. Oysa, yorum ayarlarınızdan yorumları denetime tabi tutun ve elektronik posta hesabınıza da sayfanıza da yorum yazıldığına dair size bildirim gelsin. Hem takipçinin yazınıza yorum yazdığından haberdar edilmiş olursunuz, hem de uygun olmayan yorumu yayına almazsınız. Birçok kullanıcının yorum ayarı böyledir. Eğer bunu zaten siz bilerek böyle ayarlamışsanız, tercihinize de saygı duyarım.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  11. Merhabalar.
    Kendini kandırmadan, kendinle ve çevrenle ilişki kurma halidir samimiyet.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  12. Yasemin Bünül20 Eylül 2022 23:15

    Kaleminize sağlık her zamanki gibi içten ve samimi... Büyüklerimizin de eskinden dediği gibi evvel rafik beadel tarık. Önce dost sonra yol... Yoldaş olmadan yol olmaz.

    YanıtlaSil
  13. Ne güzel bir tespit. Rabbim samimiyetsiz olmaktan korusun bizi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

21.yüzyıl ve İmtihan

Müslümanlar olarak içinde bulunduğumuz bu imtihan sadece bu asrın meselesi değildir. Bu, hayrın ve şerrin, iyiyle kötünün mücadelesidir. Bu hak ve batılın çatışmasıdır. Müslüman, içinde yaşadığı dünyanın perişan ve derbeder halinin farkında olmalı ve bu durumun yol açtığı çıkmazların çözüm yollarını aramalı.  Bunun hak ve batıl savaşı olduğunu unutmamalı.  21. yüzyılda gücü elinde bulunduran emperyalizmin dünya üzerindeki haksızlıkları, ahlâksızlıkları, gaddarlıkları, zalimlikleri ve Müslümanların üzerindeki hesapları gözler önünde... Her devrin olduğu gibi bizim içinde bulunduğumuz bu devrin de imtihanı zor. Sınırda kılıçla kalkanla eşit şartlarda cenk etmek mi zor, sınırlar ötesinden bir düğme ile bir insanlığın yok olduğunu görmek mi? Hatta gözle görülmeyen bir mikroorganizmanın insanları yıllarca evinde hapsetmesi mi?  Öyle bir çağda, öyle imtihanlardan geçiyoruz ki... Karşı koymak için önce düşmanı tanımak gerekiyor. Tanımadan onunla savaşmak imkânsız. Ayette “Şu bana

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı