Anlatmak, karşındakinin anladığı kadardır ve beni okuyan sen , beni tanıdığın için anlarsın.
Anlamasan da belki de okudukça tanırsın.
Derler ya bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır.
Yaşadığım güzelliklerden bir demet paylaşmak istedim sizlerle.
Mutluluk, yoklukta, varlığı öğrenmekti benim için.
Fakir denmeyecek kadar varlıklı, zengin denmeyecek kadar yoklukların içinde büyüyen çocuklar bilir, bu bahsettiğimi şeyi.
Fakirlikle, yoksulluğun aynı şey olmadığını yoksulluğun yüreğindeki eksikler, yeri doldurulamayacak güzellikler olduğunu yoksun olanlar bilir!
Fakir ama mutlu olan bir çok insan gösterebilirim size ama yoksun olupta, mutlu olan yoktur.
Şöyle anlatayım, her bayram baştan ayağa yeni kıyafetler almak zenginliktir belki ama asla mutluluk değildir.
Çocukluğuma dair bayram anılarım tazeliğini koruyor gönlümde.
Heyecanla namaza giden babamızın yollarına takılıp giden bakışlarımız.
Gelişini bekleyen sabırsız çocukça yüreklerimiz...
Ellerini öperken vereceği harçlığın yanında hoş bir seda ile dua edişi...
Dua demişken şimdi anlıyorum bizi biz yapan aldığımız duaların sebebi...
Her bayram çocukluğuma dair güzel anılar anımsamıyorum elbette.
Çocukluğuma gidiyorum, daldığım bir derinlikte...
Ahh o bayramlar limon ve tütün kolanyasının hafifliği ve ağırlığı arasında kararsız kalmak...
Sana ikram edilen rengarek şekerler içinde birtane almak zorunda olarak en güzelini bulma heycanı.
Öncesinden annenin tembihi olmasa, aklında kalan diğer şekerleri de el çabukluğu ile alma isteği.
Ama olmaz hiç görmemiş derler sonra!..
Bu yalan değil bayram şekerlerini bayramlardan bayrama görüyorduk oysa.
Hiç unutmam zengin olan üvey dayımızın evine şanslı olanlar giderdi " badem şekeri " her evde ikram edilmezdi.
Aile içi bayram merasimi bittiğinde, kapı kapı gezerdik ve en çok şekeri kim topladı diye , yarış ederdik birbirimizle.
Ben gördüğümde annemin en sevdiği şekeri alırdım "susamlı cam şekerler"
Ahh annem, yokluk içinde yoksulluğu göstermeyen , bereketli ellerin sahibi; iki yumurta ile beş çocuğu doyurabilmek bir kanaat işiydi.
Annem...
Bayram sabahlarına dair mutluluklar başlamadan göz yaşları başlardı bizim evimizde.
Hüzünlü annemi mutlu etmek, mutluluk sebebiydi.
Yıllar önce bir bayram sabahı trafik kazasında kaybedilen kardeşin, yıllar sonra bile acısı dün gibi yüreğinde alevlenen ve gözyaşlarının durmadığı bayram sabahları...
Annemi teselli etmekte bir bayram geleneği olmuştu bizim hanemizde...
Ama bu fakirlik değildi, bu tam manası ile yoksulluktu ve bazı şeylerin yokluğunun yeri dolmuyordu.
Kardeşler birbirine çok düşkündük bunun bir sebebide bu olabilirdi!
Annemin yıllardır çektiği kardeş yoksulluğunun korkusu...
Bayram sabahları ailecek yapılan kahvaltı, ardından annemin el açması oklava tatlısı.
O zaman çok mu güzel yapardı, bizim ağız tadımız mı bozulmamıştı bilemiyorum.
Mektuplar yazılır, bayram kartları atılır, insanlar aranırdı. Meşguliyet diye bir kavram daha icat olmamıştı.
Anlamasan da belki de okudukça tanırsın.
Derler ya bazı şeyler anlatılmaz, yaşanır.
Yaşadığım güzelliklerden bir demet paylaşmak istedim sizlerle.
Mutluluk, yoklukta, varlığı öğrenmekti benim için.
Fakir denmeyecek kadar varlıklı, zengin denmeyecek kadar yoklukların içinde büyüyen çocuklar bilir, bu bahsettiğimi şeyi.
Fakirlikle, yoksulluğun aynı şey olmadığını yoksulluğun yüreğindeki eksikler, yeri doldurulamayacak güzellikler olduğunu yoksun olanlar bilir!
Fakir ama mutlu olan bir çok insan gösterebilirim size ama yoksun olupta, mutlu olan yoktur.
Şöyle anlatayım, her bayram baştan ayağa yeni kıyafetler almak zenginliktir belki ama asla mutluluk değildir.
Çocukluğuma dair bayram anılarım tazeliğini koruyor gönlümde.
Heyecanla namaza giden babamızın yollarına takılıp giden bakışlarımız.
Gelişini bekleyen sabırsız çocukça yüreklerimiz...
Ellerini öperken vereceği harçlığın yanında hoş bir seda ile dua edişi...
Dua demişken şimdi anlıyorum bizi biz yapan aldığımız duaların sebebi...
Her bayram çocukluğuma dair güzel anılar anımsamıyorum elbette.
Çocukluğuma gidiyorum, daldığım bir derinlikte...
Ahh o bayramlar limon ve tütün kolanyasının hafifliği ve ağırlığı arasında kararsız kalmak...
Sana ikram edilen rengarek şekerler içinde birtane almak zorunda olarak en güzelini bulma heycanı.
Öncesinden annenin tembihi olmasa, aklında kalan diğer şekerleri de el çabukluğu ile alma isteği.
Ama olmaz hiç görmemiş derler sonra!..
Bu yalan değil bayram şekerlerini bayramlardan bayrama görüyorduk oysa.
Hiç unutmam zengin olan üvey dayımızın evine şanslı olanlar giderdi " badem şekeri " her evde ikram edilmezdi.
Aile içi bayram merasimi bittiğinde, kapı kapı gezerdik ve en çok şekeri kim topladı diye , yarış ederdik birbirimizle.
Ben gördüğümde annemin en sevdiği şekeri alırdım "susamlı cam şekerler"
Ahh annem, yokluk içinde yoksulluğu göstermeyen , bereketli ellerin sahibi; iki yumurta ile beş çocuğu doyurabilmek bir kanaat işiydi.
Annem...
Bayram sabahlarına dair mutluluklar başlamadan göz yaşları başlardı bizim evimizde.
Hüzünlü annemi mutlu etmek, mutluluk sebebiydi.
Yıllar önce bir bayram sabahı trafik kazasında kaybedilen kardeşin, yıllar sonra bile acısı dün gibi yüreğinde alevlenen ve gözyaşlarının durmadığı bayram sabahları...
Annemi teselli etmekte bir bayram geleneği olmuştu bizim hanemizde...
Ama bu fakirlik değildi, bu tam manası ile yoksulluktu ve bazı şeylerin yokluğunun yeri dolmuyordu.
Kardeşler birbirine çok düşkündük bunun bir sebebide bu olabilirdi!
Annemin yıllardır çektiği kardeş yoksulluğunun korkusu...
Bayram sabahları ailecek yapılan kahvaltı, ardından annemin el açması oklava tatlısı.
O zaman çok mu güzel yapardı, bizim ağız tadımız mı bozulmamıştı bilemiyorum.
Mektuplar yazılır, bayram kartları atılır, insanlar aranırdı. Meşguliyet diye bir kavram daha icat olmamıştı.
Küçükler büyük telâşlar içinde gönül almaya çıkardı, çalınan her kapı büyük muhabbetlerle açılırdı.
Küsler barışır, dargınlıklar dağılırdı, tebessümle sarılınca yürekler...
Ah o eski bayramlar diyecek yaşa geldiğimi hissettiğimden değil ama çok özledigimden.
Sadece bayramlar değil özlediğim, bayram tadında olan çok vakitler, sohbetler, muhabbetler...
Geçen ömrüme, katmak istediğin gönüller...
Küsler barışır, dargınlıklar dağılırdı, tebessümle sarılınca yürekler...
Ah o eski bayramlar diyecek yaşa geldiğimi hissettiğimden değil ama çok özledigimden.
Sadece bayramlar değil özlediğim, bayram tadında olan çok vakitler, sohbetler, muhabbetler...
Geçen ömrüme, katmak istediğin gönüller...
Ayşegül'den...
Çocuklugun verdiği deli cesaretimi,oynanmasina kiyamayip sandiga saklanan bebegimi istiyorum....galiba insanın kucuk deyip unutamadığı şeyler en derin yarası oluyor.
YanıtlaSilÇocukluğumuzdaki derin izler şimdilerde derin hislere sebep oluyor. Mümkün olsa bebeğinizi vermek isterdim .
SilÇok güzel eline yüreğine sağlık olsun ALLAH gayretinizi artırsın inşallah ayşegül hanım iyi yazmalar
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Yamak bir sebep benim için. Yasamam için bir sebep. Dualarınızı beklerim.
SilBir bayram bu kadar güzel anlatilirdi ancak yüreğinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Daha güzel bayramlarimiz olsun inşallah.
SilBurnumun direği sızladı duygu yüklü bir o kadarda güzel yazmışsınız
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Okumanız ve yorumunuz çok kıymetli benim için.
Sil👏👏👏
YanıtlaSil