Ana içeriğe atla

Yaşamak Umurumdadır


Derdimiz Yaşamaksa Şu An Ne Hâldeyiz?
Ne hâldeyiz derken bahsedeceğim şey, siyasi anlamda bir çıkmazın ve aldatmanın içinde olmamız veya “Kime inanalım?” sorusunun cevabını aramak değil. Ekonominin ne kadar kötü olduğunu ve değerini yitiren tek şeyin para olmadığını da yazmayacağım. Ülkemizin tarihi geçmişinden ve jeopolitik öneminden de bahsetmeyeceğim.
Geldiğimiz ve gideceğimiz yeri sizler de benim gibi biliyorsunuz eminim.
Toplumsal bir çürümenin, yozlaşmanın içinde yitirdiğimiz en önemli şeyden bahsetmek istedim sizlere...
Evet ne haldeyiz derken birbirimizle olan sıcak, samimi, gösterişten uzak, birbirimizi yargılamadığımız muhabbetlerden ve bizi biz yapan değerlerden söz etmek istedim.
“Yok artık öyle dostlar.” Ya da “Nerede o eski bayramlar” der gibi “Nerede o eski samimiyet?” cümleleri geliyor sizin de aklınıza değil mi?
İnanan kimseler olarak kainattaki bütün olumsuz dayatmalara, ben merkezli psikolojik öğretilere rağmen, esas vasıflarla donatılmış, özünü, mayasını muhafaza etmiş bireyler olarak yerimizi, samimiyetimizi yüreğimizde muhafaza edebilmeliyiz.
Öyle bir muhafaza ki bir kaşık yoğurt gibi. Koca bir tencere sütü mayalayacak o bir kaşık yoğurt...
Tıpkı şimdilerde bir avuç Gazzeli Müslüman’ın bir dünya insanı İslam’la mayalaması gibi. Her bir şehadetin; yüzlerce yüreğin imanla buluşmasına vesile olması gibi... Kaybedenler hiç bir zaman samimi Müslümanlar olmadı! Olmayacak da!
Müslüman olduğunun farkında olup farkındalığı göstermeyenlere diyecek çok şeyim var ama şuan derdim onlar da değil.
Uyumuş taklidi yapan insanı uyandırmanın mümkün olmayacağını biliyorum çünkü. Uyumayanları uyarmak derdim!
Derdim, derdi olan Müslümanların biraz daha farkında olması!
Son yüzyılda zalimler yüzünden, yeryüzünden adeta zulüm fışkırıyor, gökyüzünden bomba yağıyor. İfsat edilmeye çalışıyor insanlık. Öyle bir çağ ki mazlumların çığlıklarının arşı inlettiği bir çağ. Bu çağın insanı değilim demek en kolayı! Asıl olan ve olması gereken tam da bu çağda, tam da olmamız gereken yerdeyiz demek! Kimliğimizin, kişiliğimizin daha farkında olarak, zalimin yükselen narasına daha güçlü bir sesle cevap vermek.
Talip olmamız gereken şey, varlığının önemini kavrayarak, kendini bulma yolculuğunda, mütemadiyen arayan kişi olmak. Üzerimize yüklenen yükün farkında olarak, onu gereğini yerine getirmek. Kavramlar ve kargaşalar içinde inanca tutunarak, İçi boşaltılmaya çalışılan değerlere sımsıkı sarılmak. Hz. Adem’den bu güne kadar devam eden hak ve batıl savaşında hakkın yanında olmak. Bizi biz yapan samimiyete sahip çıkmak. Bunu birkaç basit örnekle izah etmek istiyorum. Dini bayramlarımız mesela, uzun zamandır tatil programı olarak insanların bilinç altına yerleştirilmeye çalışılıyor, başarı oranı da az denemeyecek kadar fazla. Bizler için değerli olan günlere “güzelleme” yapılarak gayesinden uzaklaştırılması. Ramazan bayramına sözüm ona “şeker bayramı”, kurban bayramına “et bayramı” demeleri. Hatta “kurban yine hac mevsimine gelmiş” diye espri yapanlar da hiç komik değiller.
Oysa bizim dini değerlerimiz kişisel gelişimden tutun da, manevi alt yapımıza, aile bireyleri ile olan ilişkilerimizden tutun da, toplumsal sorumluluklar konusuna kadar ne büyük bir donanımla yetişmemize vesile oluyor.
Bu sadece bir örnek, her konuda yozlaştırılıyor, ifsat edilmeye çalışılıyor. Aile kavramının içi boşaltılmak isteniyor. Kadın erkek eşitliği altında kadın metalaştırılıyor. Bunun farkında olmak ve farkındalık oluşturmak bizim vazifemiz.
Özentiden, sahtelikten arınmak ve manevi iklimi yaşama derdinde olmak, kulluk görevini yaparken bunun bizim için faydasını bilip yaptığımız her şeyi samimi şekilde rızai ilahi için yapmak...
Görmek istemeyen görmez, bunun için kör olmaya gerek yok.
Duymak istemeyen duymaz.
Bizim derdimiz önce kendi gözümüzü, gönlümüzü düzeltmek ve sonra İslam birliği diye bir derdi olan, ümmet diye bir davası olan kardeşlerimizle yol almak...
Düzeltmeye kendimizden başlayıp, birbirimizi çıkarsız, beklentisiz, Allah için sevdiğimizde başımıza da samimi siyasiler gelecek! O vakit en büyük sorun ekonomi ve para değil, insan olacak! Geçmişimizi bilerek, köklerimize sarılarak İslam birliğini hayata geçireceğiz. Biz kendimizi ve birbirimizi düzelttiğimizde saadet bu dünyada da mümkün olacak.
Şu an zalimin narasının böyle yüksek çıkmasının sebebi bizlerin samimi olmaması, sahip olması gereken vasıfları taşımamasıdır. Yaşamak ve yaşatmak gibi bir derdimizin olmamasıdır.
Niyetim sadece biraz da olsa, nerede olduğumuzu ne durumda olduğumuzu düşünmek, düşündürmekti.
Evet kimine göre yine kurban hac mevsimine geldi. Kimine göre de şeker toplandığı için bayram ilan edildi. Kimi de yıllık etini stokladı!
Peki biz ne haldeyiz? Gayemiz şuurlu olmak ve şuurlu nesiller yetiştirmek mi?
Sözlerimi çok kıymet verdiğim bir yazarın sözü ile bitirmek istiyorum.
“Evet ben de bu çağın insanı değilim biliyorum, lakin yaşamak umurumdadır.” (İsmet Özel)
İnşallah yaşamak ve yaşatmak her daim umurumuzda olsun.
Selam ve dua ile...

Ayşegül'den...

Yorumlar

  1. “Evet ben de bu çağın insanı değilim biliyorum, lakin yaşamak umurumdadır.” (İsmet Özel)

    İnşallah yaşamak ve yaşatmak her daim umurumuzda olsun.

    👏👏👏

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rabbim bizim ve derdi Allah rızası olan tüm muslumanlarin yardımcısı olsun.
      Selam ve dua ile...

      Sil
  2. Çok güzel bir anlatım 💯

    YanıtlaSil
  3. Kaybedenler hiç bir zaman samimi Müslümanlar olmadı! Olmayacak da!
    Amenna...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Olmadı ve olmayacak.

      Buna cani gönülden inanıyorum.
      Selam ve dua ile...

      Sil
  4. Yaşamak kimin umurunda? Asıl soru bu değil bence. Yaşatmak kimin umurunda? Bu soruya cevap bulduğumuz gün kurtulacak dünya. 😊

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşamak ve yaşatmak umurumuzda olsun inşallah.
      Selam ve dua ile...

      Sil
  5. Evet ben de bu çağın insanı değilim biliyorum, lakin yaşamak umurumdadır.” (İsmet Özel)
    İnşallah yaşamak ve yaşatmak her daim umurumuzda olsun. Amin

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yaptığın Bir Şey Olsun!

Yaptığın bir şey olsun! Yaptığın bir şey... Adil olmak gibi… Haksızlık karşısında çelikten zırh, güçsüzün yanında sağlam bir kale, haklının yanında huzur veren bir dem ol mesela... Söylenmiş bütün sözlere inat, iyilik edersen iyilik bulursun. Bulamam sanma! Halik bilir ve bildirir. Bu balık suretinde olmasa da. Yaptığın bir şey olsun! Tevazu kanatlarını sermek gibi… Sadece annene, babana, evladına değil, tüm insanlara. Sen kanaati gözetip, mütevazı ol ki nefsinin başı yere eğilsin. “Ahmak çabalar iş olacağına varır” diyenler olsa da, iyilik adına bütün çabalamalar kalem kalem yazılıyor bil. Ve hepsi veresiye alınıyor, en az on katı ile ödenmek üzere. Yaptığın bir şey olsun! Doğru söylemek gibi... Doğru duymak, doğru görmek, doğru yaşamak hatta yaşatmak gibi. Dokuz köyden değil, bütün köylerden kovulmak pahasına! Varsın adına doğrucu Davut desinler! Yalan batağına düşmektense köysüz, kentsiz kal. Dilini eğip bükmektense, kolun kanadın kırılsın, yalan rüzgarlarında uçmak y

Filistin'den Mektup

Farklı coğrafyaların, farklı iklimlerin ve kültürlerin insanlarıyız. Sizin yüzünüzü okşayan rüzgar, esintisini dağların serinliğinden alıyor belki... Her sabah perdenizi büyük bir umutla aralıyor, güneşin sıcaklığını yüzünüzde hissediyorsunuz. Çocuklarınızı şefkatle öperek uyandırıyor. Eşinizi işe dualarla uğurluyor ve muhabbetini sevdiğiniz kişilerle kahve yudumluyor, sonra gündelik telaşlara dalıyorsunuz. Kaygılarınızı, tasalarınızı, arzularınızı umutlarınıza sarıyor ve geleceğe dair hayaller kuruyorsunuz. Evinize, arabanıza, komşuluk ilişkilerinize itana gösteriyor, sofranızı en güzel yemeklerle donatmaktan zevk alıyorsunuz. Bir telaş içerisinde geçiyor hayatınız, değil mi? Günler su gibi akıp gidiyor. En sevdiğiniz baş örtüsünü en sevdiğiniz çantanızla kombin yapıyorsunuz. En sevdiğiniz futbol takımının formasını alıyor, maçlarını kaçırmıyorsunuz. Ne güzel, sizin adınıza ben bundan mutlu oldum. Umarım bunca nimetin şükrünü eda edebilirsiniz. Ve umarım bu alı