Bir bahçe olduğunu düşün... Her bahar yeniden tomurcuklanan, filizleri hevesle boy veren. Kökleri toprağa sımsıkı sarılan ve elvan çeşit çiçekler açan, misk kokular saçan bir bahçe olduğunu düşün... Bir bahçe olduğunu düşün, sefer tası gibi binaların, taş yığını olmuş duvarların, her geçen gün geliştiğini zannederek genişleyen sokakların, asfaltların, caddelerin ,şehirlerin içinde yaşayanlara can veren... Hayatın ne olduğunu şehir insanına hatırlatan bir bahçe olduğunu düşün.. Yolu düşenin gözünü alamadığı, bakışların hayranlıkla ayrılmak istemediği, her mevsim bir başka güzellikte olan... Sonbaharda yazılan şiire, bestelenen şarkılara konu olmuş, güz güllerinin ev sahibesi olan. Özlemlere, hasretlere, vuslatlara ve ağlayana, mutlu olana, huzur arayana yüreğini açmış bir bahçe... Kasımda ayrılığına inat bir hediye olduğunu düşün, bir öbek hâlinde açmış kasımpatı, sonbahar yağmurlarını ıslattığı... Bir yanda solan çiçeklere inat, bir yanda açan, ekinazyaları, hercai mene...
Azadeyim narından, burda yandığım yeter.. Vuslatın baharına, çiçekler açsın gönül Bir diyar-i muamma, gurbet ölümden beter... Kırk gece düğün edip, sıratı geçsin gönül...